50.Kalbimdeki Deniz

Start from the beginning
                                    

"Ben çalışma odasındayım, yemek hazır olduğunda haber verirsin" Dedikten sonra gitti, öylece gitti. Gülizar hanım hüzünle baktı kızına o da arada kalıyordu hep, Yusuf beye hak verirken kızının üzülmesine dayanamıyordu.

"Kızım üzme kendini düzelecek" Deniz gözünde ki yaşlarla baktı annesine.

"Altı ay anne, altı ay görmedi beni, hiç mi özlemedi!?"

"Özledi kızım özlemez mi, her gün sordu konuştun mu, nasıl diye. Çok kırıldı kızım, hem onu asla yapmayacağı bir şeyle suçladın, hem de arkana bile bakmadan gittin. Hadi bunları geçtim, evladı yaşında ki adamın karşısında başını eğdin. Zor olacak ama her şey düzelecek kızım"  Deniz bir annesine bir de, babasının girdiği çalışma odasının kapısına baktı ve kararlı bir şekilde annesine döndü.

"Düzelecek anne! Düzelteceğim, nasıl yıktıysam öyle toplayacağım" Dedikten sonra kendini babasının çalışma odasının kapısında buldu. Kapıyı tıklattıktan sonra babasının gir komutuyla, derin bir nefes alıp içeri girdi. Yusuf bey kısa bir süre kızına baktıktan sonra yine işine döndü.

"Babam, konuşabilir miyiz?"

"Seni dinliyorum kızım" 

"Babam biz artık hep böyle mi olacağız?" Yusuf bey başını kaldırıp kızına baktı.

"Ne demek istiyorsun Deniz açık konuş?"

"Nasıl ne demek istiyorum baba!? Sen beni iki gün görmesen özlerdin. Altı ay baba! Altı ay oldu ve sen sadece hoş geldin kızım dedin" Yusuf bey bu sefer ayağa kalkıp kızının karşısına geçti.

"Sen onu dediğime dua et! Aslında evet seni iki gün görmesem özlerdim, ama zannedersem bundan bir önce gittiğinde alıştım bu duyguya!"  Ne kadar sakin söylenmiş olursa olsun, bu sözler altında ezilmişti Deniz ama şimdi pes etme zamanı değildi. Babasının ellerini ellerinin içine alıp dudaklarına götürdü.

"Babam, sana söz veriyorum her şeyi düzelteceğim, sen yeter ki beni affet artık. Sana ihtiyacım var babam... lütfen" Yusuf bey bir müddet baktı kızına, ne kadar sarılmak istese de yapamadı. Ellerini kızının elinden çekip yeniden masasına döndü. Deniz gözünde ki yaşlarla babasına bakarken Yusuf bey tüm ciddiyetiyle konuştu.

"Bana yaptıklarını affedebilirdim belki ama Kemal'e ve ailesine yaşattığın hayal kırıklığını ve bundan dolayı bana yaşattığın utancı affedemiyorum, üzgünüm kızım" Deniz babasının haklı sözleri ile başını öne eğdi.

"Ne diyeyim baba haklısın çok haklı. Senin başını öne eğdim, ama düzelteceğim... sana söz hepsini düzelteceğim baba!"

...........................

Leyla'nın bir ileri bir geri gitmesinden başı dönmüştü artık Banu'nun ve isyan etmesi de gecikmedi.

"Ayh! Yeter be kızım otur şuraya,  başım döndü ya!" Leyla ise duymuyordu bile arkadaşını, o kendi kafasındakilerle meşguldü. Birden durup Banu'ya döndü.

"Banu niye gelmedi hâlâ, bak geleceğim dediğinden eminsin değil mi?" 

"Ay yeminle şimdi düşüp ben bayılacağım! Kuzum, Leylam, bir tanem, bak yüzüncü kez söylüyorum, götür onu geleceğim dedi" Banu tam bunları söylemişti ki zil sesini duyunca hemen fırlayıp kapıyı açtı, karşısında Melek'i görmesiyle kolundan tuttuğu gibi içeri çekti. Melek daha neye uğradığını anlamadan kendini salonun ortasında bulduğu gibi birde Leyla'nın ardı arkası kesilmeyen sorularına maruz kaldı. 

"Melek Ömer nasıl? Niye beni gönderdin? bir şey oldu değil mi? tabi ya kesin bir şey oldu..." Melek Leyla'nın kolundan tuttuğu gibi sarstı onu.

Aşk'ı kıyametWhere stories live. Discover now