"Gelsene," dedi gülümseyerek.
"İçeri girmemde bir sakınca olmadığına emin misin?" Gergince sordum. Bay ve Bayan Green için tuhaf bir konumda bulunmak istemiyordum.
"Saçmalama, geç içeri köpek balığı."
Sassandra anahtarla kapıyı açtığında mutfak olduğunu tahmin ettiğim yerden Bayan Green'in sesi yükseldi.
"Sass, sen misin?"
"Evet anne, Colin de burada."
Evlerine neredeyse yerleşmişlerdi. Hatta yeni taşındıklarını bilmesem Bayan Green'in büyük çapta bir temizlik yaptığını düşünürdüm sadece. Kahverenginin yoğun olduğu oturma odası oldukça büyük ve samimiydi. Burada fazla vakit geçirdikleri belli oluyordu. Yine de Sassandra'yı andıran herhangi bir şey bulamadım.
"Hoş geldin Colin, ne güzel bir sürpriz bu." Bayan Green elini havluya silerek mutfaktan çıktığında çekingen bir tavırla gülümsedim.
"Teşekkürler, sizi görmek de öyle Bayan Green."
"Biz odamda oluruz anne, çok durmayız çıkarız zaten işimiz var."
"Ne işi?"
Sassandra annesinin sorusunu yanıtlamadan -gerçi yanıtlamak için onu duyması gerekiyordu ama o sözünü söyledikten sonra dinlememişti- merdivenleri çıkmaya başladı. Bayan Green bana baktığında bilmiyorum şeklinde omuzlarımı yükselterek hızla Sassandra'yı takip ettim. Çünkü bilmiyordum.
Odasına girdiğim anda başka bir evrende nefes aldığımı hissettim. Her yere Sassandra'nın yoğun ten kokusu sinmişti. Bu o kadar büyüleyiciydi ki kendimi bir film sahnesinde hissettim kokusunu içime çekerken. Onun kokusuyla sarmalanmış bir oda... Cennetin ön gösterimi olmalıydı bu.
Yeni gelmesine rağmen hızla yerleşmiş görünüyordu. Dolu ve karmaşık bir odaydı. Baktığın her yerde ufak ayrıntılar göze çarpıyordu. Derli toplu biri olmadığı belliydi ama göze batan bir dağınıklığı da yoktu. Arthur'un odasını tecrübe etmiş biri olarak buraya laf söyleme hakkım yoktu.
Sassandra ince beyaz hırkasını çıkartıp gelişigüzel yatağa fırlatırken yatağın hemen yanında duran çerçeve dikkatimi çekti. Küçük Sassandra, ondan birkaç yaş büyük görünen bir kız ve muhtemelen Afrika'nın yerlisi olan siyahi bir kızın fotoğrafıydı bu. Üçü de öyle güzel görünüyordu ki...Sassandra'nın yeni çıkmaya başlayan dişlerini görünce gülmeden edemedim.
"Ah, ona mı bakıyorsun?" Çerçeveyi eline aldı aldı ve yatağa oturdu. "Sence de çok güzel değil mi? Fildişi Sahili burası, Leal'la en sevdiğimiz yer burasıydı. Saçımızı ilk defa o gün maviye boyamıştık. Oduor bize özel boyadan kullanmıştı. Oduor mükemmel biriydi ve bizi çok severdi."
Parmakları Leal'ın fotoğraftaki yüzünde gezinmeye başladığında ortam ağırlaştı. Ne yapacağımı şaşırarak etrafa baktım.
Ve o an fark ettim.
Burası Sasandra'nın anılarıyla dolu, derin bir geçmiş mahzeniydi. Duvara asılmış fotoğraflar, raflarda duran iri deniz kabukları, Afrika'dan getirildiği belli olan çeşitli takılar, yerel ve egzotik malzemeler... Çalışma masasının üstündeki deniz kızı çizimlerini görünce durdum.
Leal'ın gölgesinin, Sassandra'nın yaşamasına izin vermediğine ilk kez o an farkına vardım.
Ona diyebilecek bir şeyimin olmadığı açıktı. Yine de bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetim.
"Benziyorsunuz," dedim sakince.
"Benzerdik ama o benden daha güzeldi tabii."
Karabasan gibi üstüme çöken havayı dağıtmak amacıyla kıpırdandım. Kütüphanesinin önünde durdum. Yıpranmış kitaplarının yanına deniz kabukları vardı. Çok fazla. Çok fazla vardı.
"Biriktir misin?" dedim deniz kabuklarını işaret ederek.
"Biriktirirdim.." Gözleri bir süre raflarda gezindi. "Ah Colin, nasıl da canı yanıyor. Durmadan ağlıyor..."
"Nereden biliyorsun?"
"Şarkı söyleyişini duyabiliyorum. Deniz kabuklarına fısıldıyor," diyerek raftan en büyük deniz kabuğunu eline aldı. Kulağına götürüp dinledi. Kirpikleri huzurla aşağı düşerken yutkundum.
Ablasına olan özleminin saf kederi, deniz kabuklarını kömür karasına boyuyordu.
"Şarkıda ne diyor?"
"Kız kardeşini çağırıyor.."
Tanrım! Buna daha fazla dayanamayacaktım. Böyle gözümün önünde acı çekmesi sadece berbat hissettiriyordu. Onu böyle görmek istemiyordum.
"Pekala..." boğazımı temizledim. "Buraya listen için geldik değil mi? Ben hazırım."
Gözleri hızla açıldı. Deniz kabuğunu yerine koyarken kaşları çatılmıştı. "Ne?"
"Bir sonraki madde, heyecan, adım, sen her ne diyorsan.. Ben hazırım, başlayabiliriz." Heyecanla gülümsedim.
"Colin sen- bir dakika. Buraya liste için mi geldin?" dediğinde kaşlarını çatan ben oldum.
"E-evet. Bunun için burada değil miyim?" Kafam karışmıştı.
"Hayır."
"O zaman neden buradayım?"
"Arkadaşım olduğun için balık beyinli! Beraber vakit geçiririz, takılırız diye düşünmüştüm. Sadece listem ve içindeki sikik maddelerden oluşmuyorum ben Colin!"
Konuştukça daha da sinirleniyor sinirlendikçe sesi de o kadar yükseliyordu. Sertçe alt dudağını dişledi ve odada volta atmaya başladı. Benimse dilim tutulmuştu. Put gibi odanın ortasına dikilmiştim.
"Baksana, boş ver. Siktir et. Ben biraz uzansam iyi olacak. Okulda görüşürüz," dediği gibi sertçe yatağının üstündeki yorganı fırlatıp yatağın içine girdi. Olanların şokunu daha atlatamamış olsam da beni şu an odasına istemediğini idrak edebilmiştim ve geriye sadece hareket etmek kalıyordu.
"Pekala...Ah, ben üzgünüm."
Gözleri kapalı olsa da zorla kapattığının farkındaydım, göz kenarları fazla kırışmıştı. kendini çok sıkıyordu. Yavaşça yanına gittim ama mesafemi de korudum. Sanırım bana saldırmasından korkuyordum. Sanırım.
Kenara fırlattığı ince yorganı yavaşça üstüne örttüm. "Tekrardan üzgünüm Sassandra, iyi uykular."
Bana cevap vermedi. Ben de beklemedim. Kapısını kapattıktan sonra kapıya kafa atarak aptal kafamı kırmak istesem de tek yaptığım Bayan Green'e görünmemeye çalışmak oldu. Ve Bayan Green'e görünmeden başarıyla evden çıktım. Kendimi ne kadar ninja gibi hissetsem de bir an, aptal bir ninjaydım ve bu kimsenin işine yaramazdı.
Sadece biraz normal vakit geçirmek istemişti ve ben yine duramamış her şeyi batırmıştım. Oflayarak bahçenin kapısını açtım. Eve girmeye daha hazır değildim. Güneş batıyordu ve biz insanlar için yine en güzel renklerini seçip karşımıza çıkmıştı. Etrafında kırmızılar, turuncular, sarılar hatta pembeler dans ediyordu. Göz kamaştırıcı ışıklar yüzümde gezinirken Lulu'nun sesiyle arkamı döndüm. Anında kucağıma atladı.
"Evet kızım, ben de seni özledim."
Tekrar güneşe göndüm.
"Çok güzel, biliyorum. Şaşıracaksın ama sana bir şey söyleyeceğim." Lulu'nun sırtını okşarken kulağına eğildim ve fısıldadım.
"Daha büyüleyicisini gördüm." Gülümsedim. "Üstelik yan evde oturuyor."
YOU ARE READING
Sassandra And Colin
Teen FictionLisswood'a yeni gelen Sassandra, birden ilgi odağı olur ve hayatı oldukça sıradan geçen Colin'in yaşamına bir gök taşı gibi girer.
