Üşüyordum.
Daha hareket bile etmemiştim hatta hareket etmeyi bırak gözlerimi dahi açmamıştım. Üzerimdeki soğuk sisi ve ruhumu sarmış kar tanelerini hissedebiliyordum. Başımın dayanılmaz ağrısı, dondurucu soğuğa karşı bir tepki miydi sadece yoksa gerçekten acı içinde miydim, bilmiyordum. Zar zor kıpırdandım ve birkaç saniye sonra gözlerimi açtım.
"Hangi gerizekalı dış kapıyı açık bıraktı?" Sassandra'nın bağırışından sonra kapının sertçe çarpıldığını duydum.
"Sikeyim Phill! Bizi öldürmek mi istiyorsun?"
"Abartma Sass, sabah sabah başımı şişiriyorsun."
Sesler uzaktan geliyordu. Yan dönüp başımı iki avcumun arasına aldım ve doğrulmaya çalıştım. Bütün enerji vücudumdan çekilmiş gibiydi. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. İçinde bulunduğum vücut benim değildi.
Birkaç dakika sonra Sassandra iki tane kahve kupasıyla yanıma geldi. Bağdaş kurdu ve kupayı elime verdi. Kupayı elime aldığımda burnuma dolan taze kahve çekirdeği kokusuyla mest oldum. Bir yudum aldım ve gözlerimi kapatarak mırıldandım. "Berbat hissediyorum." Bir yudum daha aldım. "Yani...böyle olması normal mi, dün her şey çok güzeldi, eğleniyorduk. Şimdiyse bardağı tutan el bile bana ait değil gibi."
Sassandra gözlerini ovaladı ve bileğindeki tokayla saçını dağınık ve umursamaz bir şekilde topladı. Saçını toplarken saçının arasında küçük mavi bir tutam gördüm.
"Normal bu sanırım... Bilmiyorum, boş ver gitsin."
"Saçının bir tutamı mavi mi yoksa hâlâ kafam iyi mi?" dedim tereddüt ederek. Gülümsedi.
"Kesinlikle kafan yerinde, küçükken Leal'la boyatmıştık. Her aktığında tekrar boyatırım."
Leal.
Deniz kızı Leal.
Sassandra'nın ablası olan Leal?
"Bir dakika Leal mı? Ablan olan... Dün-"
"Evet Colin, benim bir ablam var." dedi normal karşılayarak. Kahvesini içmeye devam ederken pek bir şeyi umursuyor gibi değildi.
"O sizle neden Lisswood'a gelmedi?"
Kahvesini bırakıp ayağa kalktı. "Çünkü yıllar önce öldü."
Gözlerimin içine bakarken bir an şaka yapıp yapmadığını sormak istedim ama oldukça ciddi görünüyordu. Dilim tutulmuştu, sadece ona bakıyor, hiçbir şey söyleyemiyordum. Zaten ağzımdan çıkacak sözcükler asla yeterli olmazdı, olamazdı. Kendimi hissedemiyordum, Sassandra'nın nasıl hissettiğini mi anlayacaktım?
"Gidelim mi artık?" dedi.
Başımı sallamakla yetindim. Bir robot gibi hareket ederken diyebileceğim bir şeyin olup olmadığını düşündüm tekrardan. Yoktu. Belki üzgün olduğumu söyleyebilirdim ama ne değişecekti ki? Ablasını geri getirmeyecekti. Ve biz sadece Phill'in evinden susarak çıktık ve yolculuğumuzun geri kalanı da başlangıcı gibi suskun geçti.
***
"Bu oyunda benden daha iyiydin şimdiyse seni rakip olarak bile göremiyorum."
En nihayetinde Arthur beni yenmekten yorulmuştu. O oyunu kapattığında ben de eş zamanlı olarak gözlerimi kapattım. Kendimi ne kadar onun yatağına fırlatmak istesem de yatağın halini görünce olduğum yerde küçülmeye başladım. Kapıyı kapattı ve benim oturamadığım o iğrenç yatağa oturdu. Sustum ve konuşmasını bekledim.
"Bayan Small'a ilk defa yalan söyledim." Sırıtarak devam etti. "Biliyorsun, başka zaman olsa bununla gurur duyardım veya kız arkadaşın olsa onunla kaçamak yaşamak istesen falan-" Sözünü kestim.
YOU ARE READING
Sassandra And Colin
Teen FictionLisswood'a yeni gelen Sassandra, birden ilgi odağı olur ve hayatı oldukça sıradan geçen Colin'in yaşamına bir gök taşı gibi girer.
