5

29 4 5
                                        

Rengarenk bir dünya. Güzelliklerle dolup taşan, mutlulukların bitmediği ve her gün yenilerinin eklendiği, mucizelerin mümkün olduğu bu dünya.

Ve bu, benim asla kurmayacağım bir cümle. Doğru bir cümle ama benim için değil. Birçok kişi için doğru olmadığı gibi. Hüznün hayaleti ve bu şehrin kaderi benim bileğimde bir zincirdi. Benim renklerim bana izin verilen kadardı. Benim dünyam rengarenk değildi, hareketli şarkılar yoktu, kahkahalar veya uçuk duygular da yoktu.

Gözlerim tekrar çaprazımda oturan Maya'ya ilişti. Bu dediklerimi onaylamayacağı her halinden belliydi. Anafaz evresini böyle bir mutlulukla inceleyen biri kesinlikle bana katılmazdı. Nefesimi verdim ve biyoloji sınıfının geri kalanına baktım.

Işık saçan tek kişi Maya'ydı.

"Daha ne kadar onu inceleyeceksin?"

Barbara'nın çok da mutlu gelmeyen sesiyle önüme döndüm.

"Nasıl böyle olduğunu anlamıyorum."

"Ne demek istiyorsun?"

"O çok... Biliyorsun işte Barbara. Ben, sen veya bir başkası neden öyle değiliz? Her şey çok mükemmel görünmüyor mu sence de?" Saçlarımı karıştırıp devam ettim. " Güzel biri, harika notları var, her zaman sevecen ve kibar, arkadaş canlısı ve girişimci, çoğu zaman mutlu, yetenekli. Daha saymamı ister misin?"

Barbara mavi gözlerini kocaman açtı ve ve kafasını salladı. Maya'ya bir bakış attıktan sonra gözlerini devirdi.

"Onun gibi mi olmak istiyorsun yani? Değişmek mi istiyorsun?"

Değişim şu günlerde aklımı kurcalayan en büyük konulardan biriydi. İçtiğim içeceğin parasını ödemeden Sassandra'yla kaçarken başka bir şey düşünemiyordum zaten. Her değişim kötü değildi, belki de bir kez olsun hayatımı iyi yönlendirebilirdim. Bu monotonluktan kurtulur ve sadece gülümsemeye odaklanırdım.

"Onun gibi olmak istemiyorum, kendim gibi olmak istiyorum."

Barbara tek kaşını kaldırarak bana bakmaya başladı. Zihnini bulandırdığımın farkına varmam çok da uzun sürmedi. Anlamadığı çok açıktı.

"Boş ver gitsin, saçmalıyorum." dedim zorla gülümseyerek.

"Hey hey, hayır. Ne demek istiyorsun Colin? Gayet iyi idare ediyorsun, sorunun ne olduğunu anlamadım."

Gayet iyi mi idare ediyordum?

Pekala.

Sorun da buydu. İdare etmek zorunda olmamalıydık.

Zilin çalmasıyla defterlerimi hemen topladım. "Sonra konuşalım mı, bir işim var."

"Tamam ama konuşacağız sakın kaçayım deme! Üstelik yarışma da yaklaşıyor birbirimize ihtiyacımız olacak."

"Tamamdır."

Barbara'nın dağılmış saçlarına ve umursamaz görünümüne gülümseyerek ilerlemeye başladım. İyi idare ettiğimi söylüyordu ama uzun zamandır ne kadar zorlama yaşıyordum hiçbir fikri yoktu. Yanımda da sadece o ve Arthur vardı zaten. Gitgide hissizleşmiştim ve bundan kurtulamıyordum.

Önüme konulan kağıtlarla irkildim.

" Matematiğim iyi ve tabii ki ödevlerini yaparken sana yardımcı olurum Sassandra' de bana lütfen.."

Sassandra kocaman olmuş gözleriyle karşımda tatlı bir kedi yavrusu gibiydi. Hayran olmamak elde değildi.

"Doğru kişiyi buldun," dedim gülümseyerek.

Sassandra And ColinWhere stories live. Discover now