"Her zaman bulurum." Gülümsemesi genişledi ve kendinden emin görünüşüne geri döndü.  "Çıkışta beni beklersin değil mi? Beraber yürürüz?"

"Elbette."

"Harika, çıkışta görüşürüz o zaman!"

Topuğunun üzerinde dönerek uzaklaştı. Yanından geçen insanlara gülümseyerek ve selam vererek ilerliyordu. İnsanların onun gibi birinin neden benimle konuştuğunu merak ettiklerini adım gibi emindim. Cevabına gelirsek...Bunun cevabını bilmeyen sadece onlar değildi.

Okulun önünde Sassandra'yı beklerken sırtıma bir darbe aldım.

"Naber bebeğim?"

Arthur'un şapşal sırıtan suratı ciddiyetimi kaybettirdi ve gülümsedim.

"Beni delirtiyorsun Arthur."

"Ah evet, tekrar söyle." dedi sırıtarak. Omzuna bir yumruk geçirdim.

"Kes şunu."

Gülerek ilerlemeye başladığında hareket etmediğimi gördü ve arkasına döndü.

"Kucağıma almamı ister misin Colin?"

Sol elimi enseme götürüp ona baktım. "Sassandra'yı bekliyorum, çıkışta onu beklememi söylemişti." Yerdeki taşa umursamaz bir görüntü vererek vurdum. "Yani bir şey söylemek istiyordur büyük ihtimalle-"

"Anladım, Tanrım! Tamam Colin. Sadece dikkatli ol, ona pek güvenmiyorum." Gülüyordu ama içten içe ciddi olduğunu hissettim.

Arthur'la aramı yeni düzeltmişken yeni bir tartışmaya girmek istemiyordum. Sadece kafamı sallamakla yetindim.

Arthur yanımdan uzaklaşırken Sassandra'nın uzaktan gülümseyerek geldiğini gördüğümde her şeyi unutup kendimi bir sonraki madde için hazırladım. Yanıma varmasına birkaç adım kala çantasını gelişigüzel bir şekilde bana fırlattı ve saçlarını özensizce toplamaya çalıştı. Çantasını son anda beceriksiz hareketlerle havada yakalamayı başarınca kıkırdadı. Saçlarını topladığında arkada kalan mavi tutamı güneş ışınlarının etkisiyle daha belirgin hale gelmişti. O küçücük mavi saç tutamı hayat kokuyordu. Anılarla beslenmiş hüzünlü bir çocuk; geçmişin kahkahaları ve koşuşturan, oyun oynayan mutlulukları ışıldıyordu o mavilikte.

"Beni beklemişsin, tatlı köpek balığı."

"Beklememi istedin. Üstelik, deniz kızları beklemeye değer."

Ona olan çekingenliğim günden güne azalıyordu. Hatta bu toz pembe hisse alışıyordum. Ve artık bu beni tedirgin etmiyordu.

"Bu çirkin dünyaya fazla romantiksin Colin." Yürümeye başladığında onu takip ettim. "Bütün yaşanan pisliklerin içinde başına bela olacak bu."

Söylediği cümleye karşı çıkmak saçmalık olurdu. Ne kadar gözlerim iyimser bakmasa da yaşadığım bu yere, içimde saklayamadığım romantik bir aptal vardı ve umut için kanat çırpmaya hazırdı.

"Haksızlık etme, şu ana kadar iyi idare ettim." dedim gülümseyerek. Barbara aklıma gelmişti.

"Bunu bilemeyiz." 

Güneşin gözlerine girmesini engellemek adına elini alnına koydu. "Daha çok şu tuhaf hiperaktif arkadaşınla ot hayatı yaşamış gibi görünüyorsunuz. Hatta o senden daha iyi duruda görünüyor. Buna iyi idare etmek diyorsan..."

Harika.

Geleli daha bir ay olmuştu ve hayatımı özetlemişti. Beni böyle tanımasını istemiyordum ama iş işten geçmiş gibi görünüyordu. Kafamı iki yana salladım ve önüme baktım. Çoktan evinin önüne gelmiştik. 

Sassandra And ColinWhere stories live. Discover now