24.bölüm/2

118K 2.8K 693
                                    


Keyifli okumalar :)

Sıcaklık... Hissettiğim şey tüm bedenimi ele geçiren, her hücreme dalga dalga yayılan tanıdık bir sıcaklıktı. Ezbere bildiğim, birkaç vazgeçilmezim arasında yerini almış, beni kendimden geçiren gücü her zaman elinde tutan bir şeydi. Kendine bağımlı yapan, mest olduğum koku buram buram burnuma dolarken gülümsedim. Beynimdeki uyuşukluk yavaş yavaş yerini berraklığa bırakıyor ve uyanmama neden oluyordu ama güçlü kolların bedenime sarılıp beni sıcaklığa biraz daha fazla çekmesiyle tekrar mayışıyordum.

"Saat kaç?" diye fısıldadım boynuma ve saçlarıma konan öpücüklerin etkisindeyken.

"Sekiz buçuk." dediğinde kollarının arasında kıpırdanarak ona doğru döndüm.

"Alarmı duymadık." dedim göz kapaklarımı aralayarak. Gördüğüm şeyse her sabah olduğu gibi yine aynıydı. Yakışıklı, gülümseyen bir yüz ve insanı çıldırtıp ikileme düşürecek kadar değişik ve bir o kadar da güzel gözler. Hiç bıkmıyordum ama. Kaç gün, kaç ay ya da kaç yıldır aynı yüzle karşılaştığım önemli değildi. Her gün bir önceki günden daha farklı hissediyordum sanki. Daha da artıyordu içimdeki sevgi.

"Ben duydum," diyerek güldü Yağız. "Yarım saattir uyanığım."

"Neden beni uyandırmadın?" diye sordum sesimin az da olsa sinirli çıkmasını umarak ama biliyordum ki olmuyordu. Üstelik başımı Yağız'ın göğsüne yaslamışken bir önemi bile yoktu. Kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Daha üçüncü sınıftaydım ve sanki hiç zaman geçmiyordu. Okul güzeldi. Yılları yalnız ve mutsuz geçmiş benim için bile güzeldi ama yine de mezun olup o duyguyu da tatmak istiyordum. Sanırım Yağız'ın başarılı bir patron olmasında bunun etkisi çok büyüktü. Yanında daha fazla öğrenci eşi olarak dolaşmak istemiyordum.

"Uyandırmayı denedim ama çok derin uyuyordun." dediğinde başımı salladım. Hiçbir zaman uykusu hafif biri olmamıştım zaten ve şu sıralar yorgunluktan daha da derin ve çok uyuyordum. Yağız ise benim aksime hâlâ derin bir uykuya dalamıyor, çıt sesine dahi uyanıyordu. Alışkanlıklarım, korkularım, bakış açım... Her şeyim değişmişti ama aynı şeyler maalesef Yağız için geçerli değildi. Ben ona güveniyor ve yastığa başımı huzurla koyabiliyordum, o ise sadece bekliyordu. Dile getirmese de mutluluğumuzun bir gün bozulacağını düşünüyordu sanki ve o günü bekliyordu. Düşünmemeyi tercih ediyordum ben. O adam ölmüş ve sonsuza kadar hayatımızdan çıkmıştı. Başka hiçbir sorunumuz yoktu ve mutluyduk. Pollyanna olmayı seviyordum birkaç yıldır.

"Bugün gitmesek mi acaba?" diye sorarak dudaklarıma doğru yönelen Yağız'ı fark ettiğimde gülerek geri çekildim. Gerginliğimi ona hissettirmemeye çalışıyordum.

"Olmaz." diyerek başımı iki yana salladığımda somurttu. Yakışıklı yüzündeki kirli sakallarını ben sevdiğim için bırakıyordu ve itiraf etmeliydim ki böyle gerçekten karşı konulmaz oluyordu.

"Hadi ama," diyerek kollarının arasından çıkmama izin vermedi. "Bir gün şirkete gitmezsem batmaz ve sen..."

"Okula gitmem gerekiyor," dedim sözünü keserek. "Dün de gitmedim."

"Dün dersin yoktu Armin." dedi kanmadığını belli eden bir yüz ifadesiyle.

"Gördün mü?" dedim gülerek. "Zaten dün tatil yapmışım. Bugün gitmem gerekiyor."

Dudaklarına özür diler gibi ufak bir öpücük bıraktım ama elbette memnun olmamıştı. Hala somurtuyor ve beni ikna etmek için bir şeyler düşünüyordu. Bir insanın mimiklerine bakarak bile ne düşündüğünü anlamak, bilmek... Bu tarif edilemez bir duyguydu. Yağız beni yıllar önce çözmüş olabilirdi ama ben biraz geç kalmıştım. Bu yüzden o zaten bildiği ve var olan sevgisiyle yaşarken benim için her şey taze bir şekilde gerçekleşiyordu. Bir buçuk yıldır evliydik ve bunu söylemek inanılmaz mutlu ediyordu beni.

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin