17.bölüm/2

102K 2.4K 539
                                    

Keyifli okumalar :)

"Armin?" derken omzuma dokunan elleri hissettiğimde gözlerimi açmak yerine yorganıma biraz daha sarıldım. "Geç kalıyorsun, uyan."

"Uyumak istiyorum." diye mırıldandığımda güldüğünü duydum.

"Tamam." dedikten sonra yataktaki ağırlıkta kaybolduğunda bunun gerçek bir tamam olduğunu anladım. Beni uykuma devam etmem için rahat bırakıyordu.

"Saat kaç?" diye mırıldandım Baran'ın odadan çıkmamış olmasını umarak. "Saatim neden çalmadı?"

"Saat dokuzu geçti," dediğinde zorla da olsa gözlerimi açtım. Rahatsız bir geceydi ve sürekli bölünen uykum da her şeyi daha da zorlaştırmıştı. "Kahvaltı hazır, okula gideceksen hazırlan aşağıya gel."

Bir şey söylememi beklemeden odadan çıktığında şaşkınlıkla arkasından bakakaldım. Kızgın olması, soğuk davranması gereken kişi tam olarak bendim. Ne oydu ne de bir başkası. Sinirle yataktan çıktıktan sonra kendimi banyoya attım. Dağılmış saçlarım ve şişmiş gözlerimle mükemmel duruyordum. Umursamamaya çalışarak soğuk suyu yüzüme çarptım. En azından şiş gözlerime iyi gelirdi. Banyodan çıktıktan sonra askıdaki formaları alıp hızlıca giyindim ve saçlarım normal bir hal alana kadar da taradım. En azından şimdi idare ediyordum sanırım. Çantama bir kitap koyup, derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve bir yandan da kendi kendime telkinde bulunuyordum. Yağız muhtemelen şu an uyuyordu ve ben de onunla karşılaşmak zorunda kalmayacaktım.

Kendimi inandırmış bir şekilde salona indiğimde masada oturan Baran'ı ve elinde kupasıyla koltuğa yayılmış Yağız'ı gördüm. Kızarmış gözleriyle bana bakıyordu. Kendini uyumayarak mı cezalandırıyordu?

"Hadi otur, ekmekler soğumasın," diyerek tabağına döndü Baran. Canım hiçbir şey çekmiyor, bir an öncede evden çıkmak istiyordum ama yine de sesimi çıkarmadan masaya geçtim. "Yağız bir daha söylemeyeceğim abi. Miden delinecek, gel bir şeyler ye."

Bir şey söylemeden bakışlarımı Yağız'a çevirdiğimde ruhsuz bir şekilde bana baktığını gördüm. Gerçekten berbat görünüyordu.

"Aç değilim." dedi sert bir şekilde. Sesini güçlü tutmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Gerçi bunu başarıyordu aslında ama inkâr etmeye gerek yoktu. Sonuçta onu tanıyordum ve yıkılmış olduğunu görebiliyordum.

"İyi ne bok yersen ye!" diye sesini yükselten Baran'a kaşlarımı çatarak baktım ama beni umursuyor gibi görünmüyordu.

"Geç kalacağım." diyerek ayağa kalktım. Sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı ama ölüm sessizliğine bürünmüş bu evde duymamalarına imkân yoktu.

"Ben bırakayım seni." diyen Baran'a döndüm.

"Gerek yok, taksiyle giderim." dediğimde oflayarak merdivenlere doğru yöneldi.

"İyi ne halin varsa gör sen de. Çocuk gibisiniz. Kaybettiğiniz bu zamanlar için, birbirinizi kırdığınız için pişman olduğunuzda dalga geçmek için burada olacağım, merak etmeyin." diye bağırarak gözden kaybolduğunda öylece dikiliyordum.

"Bana seni rahat bırakmamam gerektiğini ve eğer rahat bırakırsam gideceğini söyledi," diyen Yağız'ı duyduğumda ona doğru dönmedim ama dikkatlice de dinliyordum. "Ben ona ne dedim biliyor musun?"

"Ne?" diye fısıldadım gözlerimi kapatarak.

"Gidecek zaten dedim. Gideceğini biliyorum, şu an bunu kafana koyduğunu, bir şeyler düşünüp tasarladığını... Ama lütfen git..."

"Geç kalıyorum." diyerek çantamı yerden aldım hemen. Ama lütfen gitme diyecekti ve ben cümlesini bitirmesini istememiştim. Hızla kapıdan çıkarken bile dönüp arkama bakmadım çünkü kızarmış gözlerini görmek beni rahatsız ediyordu.

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin