26.bölüm

103K 2K 122
                                    

İnsanların içlerinde oluşturdukları ön yargıları yıkmak birçok şeyi yapmaktan daha zordu sanırım. Bunu sadece başkaları benim hakkımda böyle düşünüyor diye söylemiyordum. Ben de fazlasıyla ön yargılı bir insandım ve ben de kolay kolay yıkamazdım. Nehir ile de ilk başta bunu yaşamıştık. Bana matematik ve fizik anlatırken bile aklımın bir köşesinde konuşmalarımız duruyordu. Bahsettiği formüller yerine "Sen kırılmazsın" sözünü dolaştırıp duruyordum kafamda. Ama yine de bir iki saat içerisinde bunu aşmış ve sesli söylemesek de birbirimize şans vermiştik. Sanırım arkadaş olma yolunda da emin adımlar atıyorduk. Yani en azından bu durumda ne kadar sağlam olabilirse, öyleydi. 

Ders çalışmayı bıraktıktan sonra film ve dizi izleyerek sevdiğimiz oyuncular hakkında konuşmuştuk. Ama tabii zıt kişiliklerimiz burada da kendini göstermişti. Ben kötü karakterlerdeki oyuncuları daha çok beğenip daha samimi bulduğumu söylediğimde Nehir kesinlikle karşı çıkmıştı. Evet ona göre onların inkar edilemeyecek bir cazibesi vardı ama iyiler her zaman kazanır masalına inanıyordu işte. Ya da kötülerin de iyi olduktan sonra mutlu olabileceklerine. Ona bazı insanların kötü ve dışlanmış kalması gerektiğini söylediğimde ise buna karşı çıkmıştı. Herkes sevilmeyi ve kurtarılmayı beklermiş. İşte buna hiçbir şey söyleyememiştim. Çünkü haklıydı. Her ne kadar benden uzak durun havalarına bürünsem de içimde bir yerlerde sevilmeyi ve kabul edilmeyi bekliyordum.

"Biraz daha izlersem uyuyacağım." diye mırıldandım gözlerimi açık tutmaya çalışarak. 

"Al benden de o kadar." dedikten sonra kalkıp, filmi kapattı Nehir. "Ne sıkıcıydı ama." 

"Saat yedi olmuş." dedim oflayarak. Birazdan Yağız ve Hakan amca gelirdi. Üç, dört saat önce de Nehir'in annesi Meral Hanım gelmişti. Bizi film izlerken bulunca kapıdan bir selam verip odadan çıktı. Gördüğüm kadarıyla Nehir annesine benziyordu. Boya olduğunu tahmin ettiğim karamel renkte saçları vardı annesinin. Ama bakışları ve hatta fiziki özellikleri bile birbirine aşırı derecede benziyordu. 

"Evet. Babamlar gelir birazdan." dedi Nehir kendini geri yatağa atarak. "Söylemeyeceğini bildiğim için Yağız olayını tekrar sormadım farkındaysan." 

"Ah, çok düşüncelisin." dedim gülerek. Kendi odamdaymış gibi yatakta yatıyordum, yanımda da Nehir uzanıyordu. 

"Aslında çok merak ediyorum ama işte bak sormuyorum." dedi gülmemeye çalışarak. Aslında bu çok merak ediyorum lütfen anlat gibi bir şeydi. 

"Evet Nehir, acayip anlayışlısın." dedim anlamazdan gelerek. 

"Of Armin!" diyerek yüzünü yastığa gömdü. Gülerek onu izliyordum. Aynı yaşta olmamıza rağmen onun yanında kendimi yaşlı gibi hissediyordum ya da o fazla enerjikti. Nehir yatakta tepinirken odanın kapısı çalındı. Nehir gir diye seslendiğinde bize yiyecek bir şeyler getiren yardımcı olduğunu gördüm. Sarı saçlı, orta boylu ve güzel sayılabilecek genç bir kızdı. 

"Babanız ve misafiri geldiler Nehir Hanım." diyerek haber verip çıktı. 

"Evet artık inebiliriz o zaman." dediğinde yavaş hareketlerle yerimden kalktım. "Yağız'ı da merak ediyorum açıkçası. Bir kere gördüm ama... Fazla yakışıklı değil mi sence de?" Hayranlıkla söylediği şeylere sadece gözlerimi devirdim. Acaba benimle yer değiştirmek ister miydi? Aklıma gelen şeyle birlikte hemen vazgeçtim. Mutlu Serenler ailesinden ise Yağız'ı tercih ederdim.

"Hadi inelim." diyerek kapıya doğru ilerledim. Üzerimde Nehir'in kıyafetleri vardı. Ondan biraz daha uzun boylu olmama rağmen çok bir şey fark etmemişti. Nehir ile merdivenlerden inerken yavaş yavaş aşağıdakilerin sesini duymaya başladım. Sanırım Yağız ve Hakan amca hâlâ iş hakkında konuşuyorlardı. Salonun başında bizi gördükleri zaman Yağız delici bakışlarıyla beni süzdü. Gergin durmuyordu ama hâlâ sinirli olduğunu anlayabiliyordum. 

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin