8. Bölüm

857 49 5
                                    

     Jongin uyandığında baş ucundaki dijital saat deli gibi ötüyordu. Saat öğlen oniki idi. Gözlerinin aydınlığa alışması ve kafasını toparlamak adına yatakta oturur pozisyona geldi. Ayaklarını yere sarkıttı. Dirseklerini dizlerinin üzerine koymuş başını avuçlarının arasına almıştı. Kafası yavaş yavaş ayıldığında ilk fark ettiği anadan üryan bir biçimde yatmış olmasıydı. Jongin bunu daha önce yaptığını sanmıyordu. Kafasını kaldırdı ve odadan balkona açılan cam kapılara baktı...

        Anlık bir şokla kalakalmıştı. Kendi odasında değildi ve çırılçıplak birinin odasında yatıyordu. Jongin ciddi anlamda sıyırmak üzereyken odanın tanıdık olduğunu fark etti. Bu teras geçen günlerde Kyungsoo ile konuşurken oturdukları terastı.

       -Jongin?

      Jonginin gözleri açıldı ve ardına dönmeden yerdeki kıyafetlerini giyindi. Boxer ve pantolonunu giydikten sonra ancak arkasındaki Kyungsoo'ya dönebilmişti.

      -Sikeyim benim burada ne işim var?

      Gördüğü gibi kalbini maratona koşturan çıplak Kyungsoo Kai için ikinci bir şok olmuştu. Bembeyaz teninin boyun ve göğüs kısımlarında küçüklü büyüklü izler vardı. Dudakları şişmişti. Kızıl saçları dağılmıştı. Büyük güzel kocaman gözleri ile Kai'ye bakıyordu. Şaşkınca...

      -Ne demek ne işim var?

      Jongin kendine gelemiyordu. Açılmış gözlerle büyülenmiş gibi kyungsoo'nun bedenine bakıyordu. Kyungsoo kalkıp ona arkasını dönmüş ve sanki özellikle yapıyor gibi çok yavaş hareketlerle boxer ve pantolonunu giymişti.

      -Ben...

     -Sorun ne Jongin?

      Jongin kendinde değildi ve bu yetmezmiş gibi Kyungsoo şirin suratı ile onun kendine gelmesini tamamen zorlaştırıyordu. Jongin ona arkasını döndü ve gözlerini yere indirerek tişörtünü aradı. Bulup üzerine geçirdiğinde ise Kyungsoo'ya dönmeden konuştu.

      -Benim burada ne işim var?

      -Dün gece ne olduğu hakkında hiçbir fikrin yok değil mi?

      -Tamamen bomboşum.

     -Sen itsin.

     -Sağol. Seninde yatakta çıplak yatmış olduğuna göre ne olduğunu söylememe gerek yok.

     -Siktir git evimden Jongin.

     -Ne olduğunu anlamadan asla.

     Kyungsoo derin bir nefes aldı. Kalktığı yataktaki tüm çarşafları çıkardı. Bir süre için banyoya gitti ve sonra geri döndü. Terasa çıktı ve bir sigara yaktı.

      -Neler olduğunu anlatmayacak mısın?

      -Anlatacağım. Sus şimdi kafamı toplayayım.

       Jongin terasa Kyungsoo'nun yanına gitti. Sandalyeye oturdu ve onu beklemeye başladı.

     -Dün gece saat 10'da benim evime sarhoş geldin. Ellerin bira poşetleri ile doluydu. "Eğer tek başıma içemezsem bende Soo'mla içerim" diye bağırıyordun. Ne olduğunu anlatmadın beraber içtik.

        Jongin tüm sabrı ile bu sabahki duruma onları neyin düşürdüğünü öğrenmek için bekliyordu. Kyungsoo ise kafasını toplayabilmiş değildi başı çok ağırıyordu.

      -Sonra ben ortalığı toplamak için kalktım ama dengemi sağlayamadım. Sende beni tutmak için kalktın ama sende sarhoştun ve biz oturduğumuz yere geri düştük. Bana "biliyor musun bence sen Luhan'dan daha güzelsin ama neden o olmak zorunda bilmiyorum" deyiverdin. Kendimi saçma sapan bir duruma sokmadan "Evine git Jongin" diye bağırdım. Galiba o sırada video çekiyordum. Sabah inkar edersin diye... Sonrada şey oldu... Biz öpüştük. Sonrası da sabah anladığın şey işte.

Evlilik SözleşmesiWhere stories live. Discover now