6.bölüm-Salıncak

8.3K 397 52
                                    

Bölüm ithafı aybukek'e ♥

multimedyada casper olacak - bölüm parçası Cem adrian . Islak kelebek...(medya sabah eklenecek).keyifli okumalar

Bizans imparatorunun bir kızı olur. İmparator buna çok sevinir ve kızının doğum gününü, ülkesinde bayram ilan eder.

Her yıl, prensesin doğum günü bayramı görkemli bir şekilde kutlanır. İmparator, bilginlerinden, kızının tahta hazırlanması için eğitilmesini ister. Fakat bilginlerin en yaşlısı, imparatora, kızının on sekiz yaşına basmadan bir yılan tarafından sokularak öleceğini kehanet eder. Bunun üzerine imparator, denizin ortasındaki küçük bir adacık üzerinde yer alan kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir.

Böylece yıllar geçer. İmparatorun kızı on sekizine basmak üzeredir. Ancak, kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır.

İmparator, kızının ölümüne çok üzülür ve kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızı toprağa gömülürse, yılanlara yem olacağını düşünerek, prensesin cansız bedenini mumyalatıp pirinç bir tabuta koydurur. Tabutun da Ayasofya'nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini emreder. Böylece, kızının hiç değilse ölüsünün yılanlardan korunacağını düşünür.

Bugün, bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi, ölümünden sonra da rahat bırakmadığı anlatılır.

Babamın hasret kaldığım sesini duyduğum an yattığım yerden kalkmak istedim. Bedenim üzerinde tonlarca ağırlık varcasına yerden kalkmakta zorlanıyordu. Parmaklarımı bile oynatamıyordum. Sanki derimi soymuşlar ardından üzerine asit dökmüşler gibi canım yanıyordu. Bununla beraber göz kapaklarım gözlerimi bir çarşaf gibi örtmüş , görüşümü engellemişti. Sesini duyduğum babamı görmek istiyordum , gözlerimi aralamak istiyordum ama imkansızı istiyormuşum gibiydi. Açamıyordum gözlerimi , sanki göz kapaklarım görüşümü engellemek için sıkı sıkıya kapanmış , yemin etmişti.

Küçük bir kız sesi doldu kulaklarıma. "Babası kızını kaybettiğine çok üzülmüştür , değil mi , baba?" dedi sesin sahibi küçük kız. Bu ses benim sesimdi.

Tekrar gözlerimi açmak için olmayacak bir çabaya girdim. Açılmıyordu. Tutkalla kirpiklerim birbirine yapıştırılmış gibiydi. Gözlerimi açmak için yaptığım her hareketimde göz bebeklerim alev alev yanmaya başlıyordu. Babamın o hoş tınılı sesi duyuldu bu sırada. "Tabii ki çok üzülmüştür. Mesela ben seni kaybetsem çok üzülürdüm."

Küçük Asrın'dan bir iç çekiş yükseldi. "Ben de seni kaybetsem çok üzülürdüm baba. Sınıfta bir arkadaşım var benim , onun babası o bebekken ölmüş. Mesela sen beni almaya geldiğinde hep ağlıyor. Sen beni bir daha almaya gelme baba. Arkadaşım çok üzülüyor," diyerek bir of çektiğinde bedenimdeki yanma hissi kaybolmuş , yerine rüzgarla gelen hafif ve yumuşak bir esinti gelmişti.

"Tamam , babasının deniz gözlüsü , sen ne dersen o," diyen babamın sesini duyduğumda hala kapalı olan gözlerim yaşlarla doldu ve bir damla yavaşça kulağıma doğru süzüldü. Ardı ardına dökülen yaşlarla beraber gözlerim yavaş yavaş aralanmaya , ışığı içine almaya başladı. Göz kapaklarım , gözlerimdeki perde görevini terk edip giderken aşırı ışıktan dolayı elimi gözlerime siper ettim. Güneş tam tepemdeydi.

Kollarım ve bacaklarım altımdaki cimenlerden gıdıklanıyordu. Rüzgarla hareketlenem cimenler hareket ettikçe bedenime sürtünüyor , huylanmama yol açıyordu. "Baba," dedi sevinçli küçük Asrın. "Asrın erkek ismiymiş , arkadaşım öyle dedi."

Asrın KızıWhere stories live. Discover now