Üçüncü Perde - 17.Bölüm : Kaçıyorsun...

En başından başla
                                    

"Ne zaman gidiyoruz?" diye sordum ikinci kez korkuyla.

"Baban yarın dönüyor. İki gün sonra gidiyoruz..."

"Ne?" dediğimde sesim şok içindeydi. Annem yüzüme hüzünle baktı.

"Gitmek isteyen sendin."

"Ama... bu..." derken cümleme devam etmedim, "Tamam. Gidelim."

"Geldiğinde eşyaları toparlamaya başlarız." Başımı sallayarak yıkılmış bir şekilde mutfaktan çıkmak için arkamı döndüğümde annemin sesini duydum,

"Peki onlara ne diyeceksin Zeynep?" Yüzümü anneme dönüp yüzüne baktığımda annemin bile üzüntüsü gözlerinden okunuyordu.

"Gidiyorum diyeceğim. Beni anlayacaklardır..." Annem hüzünle dalga geçer gibi güldü,

"Seni anlamayacaklar."

Beni anlamayacaklarını ben de biliyordum. Fakat beni anlamak zorundalardı. Onlara açık kapı bırakmayacaktım, onlara bir "belki" bırakmayacaktım. Gidiyorum diyecektim, ve gidecektim. Yalnızca bu kadar... Anneme bir şeyler söylemek istiyordum, günlerdir yaşadıklarımı anlatmak onunla paylaşmak istiyordum.

"Anne biliyor musun... Çok büyük bir şey oldu." dedim bir anda kapıdan çıkmak üzereyken, annem yüzüme merakla baktı.

"Onur'un annesi yaşıyormuş... Onu buldular..." Gözyaşlarıma hakim olamayıp gülerek anneme baktığımda şok içindeydi.

"Bulundu mu! Nasıl yani? O-Onur... Annesi şu an Onur'un evinde mi?" Gözyaşlarımın arasında gülerek başımı salladım, anneme sıkıca sarıldığımda annem de mutluluktan gülüyordu.

"Çok sevindim!" dedi şaşkınlıkla, "Ona bunu söyle. Annem çok sevindi de..."

"Söyleyeceğim..."

"Ona zaman zaman ne kadar kızsam da çok üzülüyordum. Zeynep..." dedi cama bakarak ve hemen sonra devam etti,

"Doğru düzgün konuşamadık. Bilmeni istiyorum. Babanla çok genç bir yaşta evlendik... Evliliğimizin en başından beri hep çocuk hayali kurduk. Ama kader işte... Hayat bana bir çocuk vermedi... Yıllarca üzüldüm, bunun acısını çektim. Sonra bir gün bir çocuk esirgeme kurumuna başvurduk, kabul ettiler. Bir çocuk var dediler... Küçücük hayat dolu inatçı bir kız... Yanımıza seni getirdiklerinde o kadar tatlıydın ki. Önce bize kızgın davrandın. İstemediğini söyledin, ağladın. Oyun odasına kaçtın... Arkadaşlarına sarıldın. O zaman bile arkadaşlarına düşkündün. Tabi sen bunları hatırlamazsın, çok küçüktün. Doğru düzgün konuşamıyordun bile. Sonra seni alıp arabayla giderken, daha yola çıkar çıkmaz bana bakıp 'Anne.' dedin... Öyle bir ağladım ki, ömrüm boyunca bir daha o kadar gözyaşım çıkmadı."

"Ben sana hep anne diyeceğim." dedim titreyen sesimle. Annem bana dolu gözleriyle baktıktan sonra devam etti,

"İşte bu yüzden, Onur'u her gördüğümde içim titriyordu aslında... Ona da annelik yapmak isterdim, onun da annesi olmak isterdim... Onu bağrıma basmak isterdim. Şimdi annesini bulduklarını söyledin ya, dünyalar benim oldu. Dur!" dedi bir anda ve telaşla buzdolabını açtı,

"Onlara yaptığım yaprak sarmasından götür!" Şaşkınlıkla güldüğüm sırada annem yaprak sarmalarını tencereden bir dondurma kutusuna dolduruyordu! Kutuyu bana uzattığında karmakarışık duygular içindeydim.

"Teşekkür ederim anne... Görüşürüz."

"Selam söyle."

"Söylerim."

Elimde dondurma kutusu sırtımda çantamla evden çıktığımda buz gibi bir hava karşıladı beni. Karşı yolda arabalarını park etmişler beni arabanın içinde bekliyorlardı. Onlara yaklaştığım an arka kapının açıldığını gördüm. Onur benim yanımda olabilmek için yine arka koltuğa oturmuş ve benim için içeriden kapıyı açıyordu.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin