26. BÖLÜM

1.1K 194 24
                                    

Aynı anda yapmam gereken üç şey vardı:

Matt’in ölmemesi için elimden gelen çabayı sarf etmek, Excalibur’u en yakınımdaki Mhoera’ya saplayıp sahiden de etkisiz mi değil mi öğrenmek ve büyü yoluyla kalkan oluşturarak diğer Dewrionlar’ı olası bir Mhoera atağına karşı korumak…

Ama Chas’in benden önce davranıp Matt’e doğru koştuğunu gördüğümde, seçeneklerden birinin elendiğini düşünerek, nefes bile almadan kılıcımı kaldırdım ve sol yanımda bekleyen Mhoera’ya saldırdım.

O an içimde bambaşka bir şeyin varlığını hissediyordum. Belki de duyduğum öfke beni çok daha soğukkanlı ve gözü kara birine dönüştürüyordu, bilemiyorum ama o esnada bu durumdan memnundum.

Mhoera’nın elementleri kullanıp beni saf dışı bırakmasına fırsat vermeden, tüm gücümle üzerine atıldım. Diğerlerinin de kılıçlarından yansıyan ses sokağı kaplamıştı, insanlar tarafından görülmemiz muhtemeldi, fakat saklanacak ya da yaptığımız şeyi gizli tutacak vaziyette değildik.

Mhoeralar’ı bir halledersek, bunu daha sonra düşünebilirdik.

“Hayal kırıklığına mı uğradın, Alworiel?” diyen Mhoera dirseğini karın boşluğuma doğru savurunca, nefesim kesildi. Gözlerime dolan yaşlar bir an görüşümü bulanıklaştırsa da, yavaş yavaş damarlarımda kabarmaya başlayan ve tüm vücuduma yayılmak için harekete geçen güçle beraber haykırdım, bir an duraklayıp yüzüme bakan Mhoera’nın bu bocalamasını fırsata çevirip Excalibur’u tam kalbine sapladım.

Daha önce duymadığım türde bir sesle, feryat figan bağıran Mhoera yere çöktü. Kısa sürede üzerine yayılan kan her tarafına bulaşırken, benimle birlikte herkesin durup onu seyrettiğini fark ettim.

“Hiçbir şey yapamayacaksın,” diyen Mhoera dişlerinin arasından tısladı. Can çekişirken bile bana meydan okumaya devam ediyordu. “Senin kudretin bizi öldürmeye yetmez.

Kendini akıllı mı zannediyorsun?

Eğer öyleyse, üzülen taraf sen olacaksın.

Efendim senin gibi çoluk çocuğa meydanı bırakır mı sandın?”

Sözlerinin ardından gitgide artan kızgınlığım, beni kılıcımı bir kez daha kullanmaya itti ama diğer Mhoeralar ne yapacağımı anlamış gibi, aynı anda saldırarak üzerimize alev toplarını gönderdiler.

İçgüdülerim benden hızlı davranıp devreye girdi ve tam Nia ve Nico alevlere teslim olacakken, dudaklarımdan dökülen tılsımlı kelimeyle birlikte bizi kuşatan bir kalkan yaratmayı başardım.

Alevler kalkana çarpıp geri sekti, bunu gören Mhoeralar saldırılarının şiddetini artırarak ara vermeden bizi ateş yağmuruna tutmayı sürdürdüler.

O sırada fark ettim ki, ben payıma düşen Mhoera’yla uğraşırken, Nia, Nico ve Zheck de bir başka Mhoera’yı kılıçtan geçirmişlerdi.

Ne var ki, o da diğer ikisi gibi yalnızca yaralanmıştı.

Aldıkları darbeler ölümcül olsa dahi bundan etkilenmiyorlardı.

“Bir şeyler yapmamız gerek,” Chas Matt’i kucaklamaya çalışırken Zheck de yardımına koştu ve ikisi genç Dewrion’u ayağa kaldırdılar. “Buradan gitmeliyiz. Yoksa korkarım ki Matt için geç kalmış olacağız.”

Matt’in perişan hâlini izlerken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı bile. Elimin tersiyle ıslanan yanaklarımı silip yerde yatan Mhoera’ya baktım.

MİRAS : GÖLGE - RUH SERİSİ - İkinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin