5. BÖLÜM

1.6K 236 21
                                    

Ölümün ensenizde kol gezdiğini düşündüğünüz oldu mu hiç?

Bu zamana kadar öyle ya da böyle, yolum hep ölümle kesişmiş, hatta bu sonu bizzat yaşamıştım. Fakat bir şekilde hayata geri dönmüş ve bana bahşedilen yaşamı kaldığım yerden sürdürmüştüm.

Şimdiyse, bir kez daha aynı sona doğru sürükleniyordum.

Bunu biliyordum, çünkü yüzlerimizin arasında sadece santimlerin olduğu Alevden Doğan, bana küstahça bakıp gülümserken aynen böyle hissettirmişti.

“Alworiel…” Arkhael’in bana verdiği ve Gölge – Ruhlar arasında tanındığım ismi söyleyiş şekli, insanı yatıştıran türdeki şarkıların ezgisini andırıyordu. Onlar gibi kudretli görünen varlıklardan bu kadar naif ve kibar bir hitap tarzını beklemezdim ama beni yanıltmışlardı. Görünen o ki; Alevden Doğanlar, Gölge – Ruhlar’da pek sık rastlanmayacak inceliğe ve zarafete sahiptiler.

Dürüst olayım, korkum tırmanışa geçmişti ama karşımdaki ne olduğu belirsiz varlığın bana bu biçimde seslenmesi sonucu merakım daha ağır bastı.

“Beni tanıyor musun?” derken buldum kendimi. “İsmimi nereden biliyorsun?”

Alevden Doğan güldü. Evet, şu insanların sizi ciddiye almadıkları anlarda takındığı kayıtsız ve laubali gülücüklerden birini sergiledi yüzünde.

“Tanımıyorum,” dedi gözlerimin içine baka baka. Benimle aynı dilden konuşurken az önceki neşesini kaybetmemişti. “Ama namını duydum, hepimiz duyduk,” yanında bulunan diğer Alevden Doğanlar’ı gösterip yeniden bana döndü. “Kral Arkhael’in kızıymışsın. Aynı zamanda onun katili…

Şu sıralar dillerde dolanan şey de ondan boşalan tahtın yeni sahibi olduğun,” bunu bana yakıştıramıyormuşçasına, küçümseyen bakışlarla beni süzdü. “Fakat öyle çok da sevilen biri sayılmazsın, ha?

Çoğunluk seni “Kraliçe” olarak kabul etmiyormuş.”

Eh, bana bilmediğim bir şeyi anlatmıyordu. Elbette ruhlar arasında yoluna baş konulan biri olmadığımın farkındaydım.

Ancak Alevden Doğan’ın hesaba katmadığı bir şey vardı ki, o da benim de kraliçe olmaya gönüllü olmadığımdı.

Hiçbir zaman böyle bir talepte bulunmamış, hatta üzerime yapışıp kalan bu “zorunlu” etiketten kurtulmak için her yolu denemiştim.

Sonuç da ortadaydı. Gölge – Ruhlar hâlen gerçek bir lider seçememişlerdi.

Geçici olarak yönetici vasfıyla atadığım Zheck, adanın güvenliğinin sağlanmasında ve iç karışıklıkların önlenmesinde hayli başarılıydı, ne var ki muhalif ruhlara bu da yetmiyordu.
Onlar benim elimin değdiği ya da bir şekilde benimle ilişkisi olan hiçbir şeyi ve hiç kimseyi onaylamıyorlardı. Her yeniliği, her atılımı reddetmekte üstlerine yoktu.

Alevden Doğan’a ağzının payını verecek, tam da benim hazırcevaplılığıma yakışır birkaç cümle edecekken, dudaklarımı sımsıkı kapattım. Ne yazık ki Gölge – Ruhlar gibi damarlarına bastığım anda buna istemeseler bile tolerans gösterecek tipte değillerdi. Sustuğum anda beni arkadaşlarına bir tepside sunacağı pirzola hâline dönüştüreceğinden neredeyse emindim.

“Üzüldün mü yoksa?” benden ses çıkmayınca Alevden Doğan’ın dudakları kıvrıldı. Elimde değildi, her hareketlerine yansıyan o tuhaf, soylu edayı bir türlü gözardı edemiyordum. “Neticede istenmeyen kişi ilan edilmek gurur kırıcı olsa gerek, değil mi?

MİRAS : GÖLGE - RUH SERİSİ - İkinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin