12. BÖLÜM

1.5K 212 37
                                    

Uyumaya ihtiyacım vardı…

Belki yeri ve zamanı değildi ama Sthenis’le görüşmeden önce kendimi tam manasıyla hazır hissetmek istiyordum ve bunun için de bir-iki saatlik dinlenme molasını şu an minnetle kabul edebilirdim.

Ama Dewrionlar Londra’ya ayak bastığımız andan itibaren yeni planlar yapmaya ve benimle birlikte adaya kimin gideceğini tartışmaya başlamışlardı bile. Ofiste bir o yana, bir bu yana adımlarken histeri krizi geçiriyormuşçasına kollarım ve bacaklarım kasılıyor, sanki nefes alamıyormuşum gibi soluğumun kesildiğine anı anına tanık oluyordum.

En sonunda, daha fazla dayanamayacağımı anladığımda babamların yan yana sıralandığı masaya gidip oturdum. Bana pek dikkat ettikleri söylenemezdi, hepsi de bir şeyler yazıp çiziyor, çekirge sesine benzer bir gürültüyle birbirleriyle konuşuyorlardı.

“Ee,” derken masanın altında titreşim moduna alınmış gibi salladığım bacağımın ansızın bir el tarafından tutulması beni yerimden sıçrattı. Dönüp bakınca Chas’in bana burada neler oluyor diyen bakışlarıyla karşılaştım ama ona cevap vermek yerine omuz silkip yeniden masaya döndüm. “Kimler benimle geliyor, belli oldu mu?”

Babam iç çekip gözleri kısık bir vaziyette bana baktı. Doğrusu Gölge Adası’na gitmemi hiç istemiyordu. Adaya karşı bir önyargısı vardı ki, öne sürdüğü mazeretler de Dewrionların çoğu tarafından kabul ediliyordu.

Ne var ki, bu şu an için tartışmaya açık bir konu değildi.

Gitmek zorundaydım.

Bunu herkes için yapacaktım…

“O psikopata güven olmaz bir tanem,” dedi annem, babamın durumunun farkındaymış gibi elini onun kolunun üzerine koyarak bir nevi onu rahatlatmaya çalışırken. “O nedenle yanında gelecek kişiler sandığından daha fazla olabilir.”

Elbette beni birkaç kişiyle göndermeyeceklerini biliyordum ama oraya bir orduyla gitmeye de niyetli değildim. Ruhlara güven olmazdı, Sthenis’le yaşayacağım bir tartışma ki onunla sağlıklı bir iletişim kurabileceğimizden şüpheliydim, aramızda alevlenecek yeni bir savaş demekti.

İki tarafın da şu an bunu istediğinden emin değildim.

Uğraşmamız gereken daha büyük bir tehdit vardı.

“En doğru kararı alacağınızdan eminim ama bana sorarsanız abartıya gerek yok,” dedim sandalyemi geriye ittirip ayağa kalktığımda. “Şimdi, eğer izin verirseniz biraz dinlenmek istiyorum. Bu şekilde oraya gidemem. Aniden sinir krizi geçirecekmişim gibi hissediyorum ve bu adada hiç bizim lehimize bir durum yaratmaz.”

“Cathleen haklı,” Joshua başını sallayıp bana kapıyı gösterdi. “Aslında hepimiz biraz şekerleme yapsak hiç fena olmayacak. Procida bizi hayli yıprattı. Üstüne bir de yol yorgunluğu eklendi.

Herkes dingin bir zihne ve zinde bir bedene kavuşacağı ana kadar odalarına çekilsin.

Akşam yemeğinde görüşürüz.”

Ofis boşalıp üst katlara dağılırken, Matt’in elinde valiziyle bizden birkaç adım geriden geldiğini görünce durakladım. Diğerleri etrafımızdan dolanıp basamakları çıkmaya devam ediyordu ama o sanki kararsız kalmıştı, ne yapacağını kestiremediğini fark edince gülümsedim.

“Gel hadi, sana bir oda ayarlayalım,” dedim, bir yandan da Chas’i dürtüyordum. Yanı başımda, dimdik dururken temasımla birlikte tiki varmış gibi yerinden hopladı ama kendini çabucak toparladı.

“Evet evet, Cathie haklı. Malikânenin içinde elinde valizinle bir turist gibi gezmen canımı sıkmaya başladı. Artık buraya ait olduğuna göre, kendine kalıcı bir yer bulmalısın, amico mio.

MİRAS : GÖLGE - RUH SERİSİ - İkinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin