34. BÖLÜM

1.4K 204 71
                                    

Babamı daha önce de bitap bir vaziyetteyken görmüştüm. Arkhael beni Gölge Adası’na götürdüğünde, orada kaldığım süre boyunca acı çekmiş ve kendisini hep boş vermişti. Yeniden bir araya geldiğimizde bunu yüzünün her bir noktasından anlamıştım.

Fakat annemi ilk kez böyle bir hâlde görüyordum.

Rheseras’la ortadan kaybolduğum günden beri doğru dürüst uyku çekmediği belli oluyordu. Suratı çökmüş, gözleri duyduğu kederle çevrelenmişti.

Tam karşılarında dururken onları belki de ilk kez hayal kırıklığına uğratacağım için kendimden nefret ettim. Söylenmesi gerekenleri söyledikten sonra çekip gidecektim ama annem ve babam bunun etkisinden uzun süre kurtulamayacaktı. Dahası onlara yaşatacağım acıyı bir gün unutup unutmayacakları bile belli değildi.

“Ah, Cathleen,” annem kapıldığı hıçkırıklarının arasından adımı söyleyip bana doğru koştu. Babam da onun bir adım gerisinden gelirken ağlıyordu. Sanırım bana dair umutlarının tükendiği bir anda ortaya çıkmıştım ve onlar henüz bu şoku atlatamamışlardı. “Bebeğim…”

Annem kollarını omuzlarıma dolayıp bana, beni bir daha bırakmak istemiyormuşçasına sarıldı. Bir müddet dirensem de, ben de ona aynı şekilde karşılık verdim ve o çiçeksi kokusunu doya doya içime çektim. Her ne kadar ona yıllar sonra; geç kavuşmuş olsam da, varlığı artık benim için vazgeçilmez olmuştu.

“Catty…” Annem güçlükle de olsa benden uzaklaştığında onun yerini babam aldı. Daha ona dokunduğum anda sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Babam… O benim her şeyimdi. Beni her zaman ayakta tutan oydu. Benim için göze aldığı onca güçlüğü, yaptığı fedakârlıkları düşününce aslında hiçbir zaman onu hak etmediğimi anladım. Çünkü biraz sonra tüm bu çabalarını boşa çıkaracaktım. “Nerelerdeydin kızım? Senden hiç haber alamadığımız iki ay geçirdik.

Her gün ölüp ölüp dirildik.

Sen iyi misin, bir şeyin yok ya?”

Başımı sallayıp ona iyi olduğumu mırıldandım. Biraz daha kucaklaşmaya devam edersek, onlardan hiç ayrılamayacaktım. O yüzden kendimi gerilemeye zorladım ve ikisinin karşısında dimdik durmak için çabaladım.

Bu arada, akademinin girişi de Dewrionlar’la dolup taşmıştı. Londra Akademisi’nden hemen hemen herkes buradaydı. Beni gördüklerinde sevinçle haykırdılar ve yanımıza gelmek için harekete geçtiler ama Joshua onları durdurdu.

“İçeri geçin millet, dışarısı tehlikeli. Cathleen’le özlemimizi kapalı kapıların ardında giderelim.”

Dewrionlar onu onaylarken, annem ve babam iki yanıma geçip benimle birlikte basamaklara yöneldiler. Ne diyeceğimi, o veda sözlerini nasıl dile getireceğimi bilemiyordum ama kendime az bir süre tanıyıp onlarla vakit geçirmek istiyordum. Gözlerim sırtlarını görebildiğim Dewrionlar’ın üzerinde hızlıca gezinirken Chas’i aralarında göremediğim için büyük bir korkuya kapıldım. Yoksa?

“Chas yok mu?” dedim nefesim kesilirken. “O… O nerede? En son çok kötü yaralandığını görmüştüm…”

Alacağım cevabın beni bir ömür boyu yas tutmaya itecek türde olmasını istemiyordum. Buna dayanamazdım, onun yokluğuna katlanamazdım.

Babam şefkatle omzumu okşadı. Islak gözlerinde anlayışlı bir ifade belirmişti.

“İyi, merak etme. Birkaç Dewrion’la birlikte devriyeye çıktı. Sen Zheck’le irtibata geçince hemen ona da haber ettik. Gelmek üzeredir.”

MİRAS : GÖLGE - RUH SERİSİ - İkinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin