Bölüm 4

42.6K 2.4K 142
                                    

Telefonumun alarm sesi ile irkilerek uyandım. Az uyuduğum için göz kapaklarımda güçlü bir ağırlık vardı. Salonumun L koltuğunda etrafım kağıtlarla dolu bir şekilde uyuya kalmıştım. Dün Patronun bahsettiği zarfın içindekileri okumaya başladım ve hepsini gözden geçirmek için çabalamıştım. İçinde başkanlıkta ki önemli çalışanların bilgileri, bizimle ortak olan Patronun adamlarının bilgileri, mülâkat için bilgiler ve buna benzer binlerce yazı daha. Hepsini okumaya çalıştım ama bir süre sonra uyuya kalmışım.

Hemen ayağa kalkıp kağıtları topladıktan sonra hazırlanmaya koyuldum. Ilık bir duştan sonra saçlarımı kuruttum ve odama geçip ten rengi iç çamaşırlarımı çıkarıp giydim. Dolabıma özenle astığım iş kıyafetlerimi çıkardım. Valizimden siyah topuklularımı ararken odamın kapısı aniden açıldı.

"Çağlaaay neredesii-" Ayaz daha lafını bitirmeden suratına beni yarı çıplak görmesin diye elime gelen her şeyi fırlatmaya ve bağırmaya başladım.

"Ayaaz çık! Giyiniyorum!" diye bağırdım yatağımdan aldığım yastık ile korunmaya çalışırken. Ayaz'ın kızarmış boynu ve kulakları ile arkasını dönüp özür dileyerek çıkışını izledim. O anahtarı odama dalıp girmesi için vermemişti ona ama onlar bunu anlamıyorlardı.

Dar siyah kalem eteğimi giyip beyaz ipek gömleğimi içine soktum. Siyah ceketimi giymek için fazla sıcaktı ama genede yanıma aldım. Küçük siyah çantamı alıp içine telefonumu, cüzdanımı, onsuz yapamadığım naneli şekerimi ve araba anahtarımı alarak makyaj masama gittim. Makyajı pek sevmediğim için sadece göz kalemi, rimel ve parlatıcı sürdükten sonra kokusuna bayıldığım şekerli parfümümden sıkıp odamdan çıktım.

Mutfağa gittim ve gofret çıkarıp yemeğe başladım. Mutfaktan salonda oturan Ayaz ve Poyraz'a baktım. İkiside takım elbise giymişti ve çok hoş görünüyorlardı ve Patronun verdiği kağıtları okuyorlardı. Ayaz'ın beni yarı çıplak görmüş olması aklıma geldi ve kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissettim.

Hiçbir şey olmamış gibi yanlarına gittim ve kâğıtlarımı alarak koltuğa oturdum. Saate baktım ve trafiği tahmin ederek çıkmamız gerektiğini düşündüm.

"Çıkalım bence artık. Geç kalmayalım." dedim. Kâğıtlarımı alarak ayağa kalktım. Etek, bir anda kalktığım için biraz yukarıya kaydı. Poyraz'a baktığımda gözleri vücudum da geziniyordu, utanarak ve dar eteğimi düzelterek kapıya doğru ilerlemeye başladım. Gözlerimi devirdim, bakmak zorunda değildi . Çantamdan naneli seker çıkarıp ağzıma bir tane attım ve siyah topuklularımı giyerek dışarıya çıktım. Hepimiz asansöre bindiğimizde Poyraz konuşmaya başladı.

"Hepimizin işi yeri Başkanlığın farklı yerlerinde. İşi biten mesaj atıp beklemeden geri dönsün. Çağlay sen bizi tanımıyorsun, bizde seni tanımıyoruz. Tamam?" dedi Poyraz bana bakarak. Derin bir nefes alıp verdim.

"Tamam." dedim endişeli gözükmemeye çalışarak.

İnip arabamı bulduktan sonra yola koyuldum. Arabam küçüktü ve rahattı, hemen alıştım. Kısa süre sonra Başkanlık köşküne yani kısaca başkanlığa vardım. Eşyalarımı alıp önümdeki büyük beyaz binaya baktım, kocamandı.

Ön kapıya doğru yürürken kapıdan benim yaşlarımda sarışın bir kız çıktı. Elinde telefon ile biraz bağırarak konuşuyordu, söylediği cümlelerden sevgilisiyle tartıştığını anlamıştım. Yoluma devam ettim, kız yanımdan geçerken yana kaydım ama genede kızın kolu bana sertçe çarpı. Kızın telefonu sertçe düştü ve sinirle bana baktı. Bende sinirli bakışına karşılık garipçe ona baktım.

"Önüne baksana!" diye bağırdı ellerini savurarak. Kıza baştan sona baktım ve tartışmaya değer olmadığını anladım, zaten geç kalmak üzereydim. Başıma bela alamazdım. Arkamı dönüp yürümeye başladım ama çok ilerleyemeden birisi bileğimden sertçe tuttu ve çekti.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin