Bölüm 24

52.4K 2.1K 578
                                    

Uzun mu uzun bir bölüm ^.^
dikkatli okuyun lütfen
sonda ki yazar notunu unutmayın
Satır içi yorumları unutmayın

iyi okumalar

"Var mıydık? Belki, biraz..."

-Edip Cansever-

Hatırlatma

"Ayaz istasyonda değil..." kafamı çevirip gözlerine baktım "Çok oldu o geleli." dedi kısık sesle. Gözleri okunmak için çırpınıyordu adeta ama ben sadece kederi gördüm. Onu anlamamı istiyordu ama bana yardım etmiyordu. Bağırmak istedim ona, bu kadar karmaşık olduğu için. Ortalığı yakıp yıkmak istiyordum ama tek yaptığım gözlerine bakıp üzgün bakışları altında ruhumun ezilmesini izlemek oldu.

Artık kontrol altında tutmaya çalışmadım, Poyraz'ın elinin kolumdan bileğime sonra elime doğru kaydığını hissettim. Sadece izledim. Bana hissettirdiklerine yoğunlaştım, nasıl içim içime sığmıyordu, nasıl kalbim sanki çok hızlı atmaktan duracak gibi oluyordu, lanet olası nefesim boğazımda kalıyordu.

"Yine yapıyorsun." dedim.

"Neyi." dedi. Boğuk sesi kulaklarımda hoş bir tını bıraktı.

"Oynuyorsun." dedim. Gözlerinde tekrar keder belirdi, çatılan kaşları altında üzgün iki göz sadece benimkileri izledi ama tam ağzını açacakken kapının sesi bütün büyüyü bozdu. Poyraz sinirle gözlerini kapattı ve nefesini verdi. Elimi elinden sıyırdım ve sıcaklığının yokluğu içinde yumruk yaptım.

"Ben bakarım." dedim. Sesimin boğuk çıkması beni bile şaşırtmıştı. Kapıda ki kişiye zamanlaması için ödül vermek istiyordum. Girişe geldim ve kapıyı açtım ama gördüğüm kişi gözlerimin kocaman açılmasına sebep oldu. Midemin alt üst olduğunu hissettim ve sanki ensemden aşağıya soğuk dökmüşlerdi.

"Cenk?" dedim nefessiz kalarak.

"İçeriye girebilir miyim?"

--

Çağlay'ın Bakış Açısından

Karşısında dili tutulmuş halde ona bakıyordum. Siyah uzun mantosunun üzerinde ki parlayan yağmur damlalarına kadar her şeyin farkındaydım ama hiçbir şey söyleyemiyordum. Şok etkisi baştan aşağıya vücudumun bütün fonksiyonlarını durdurmuştu. Koridordan gelen soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla kendime geldim ve harekete geçtim. Tek aklımda olan şey Poyraz'ın lanet olası mutfağımda olmasıydı.

"Tabii, girebilirsin." dedim ve girmesi için ona yol açtım. Aklım adeta her yerdeydi, durduramıyordum. Sakin olursam planların üstesinden gelebilecektim ama bu olay beni öyle ters köşe yapmıştı ki sadece vücudumun istemsiz şekilde çalışmasını takip ediyordum. Oturma odasına geçerken göz ucuyla mutfağa baktım ve karanlık olduğunu görünce derin nefes aldım.

Cenk sessizce tekli koltuklardan birine oturdu ve dirseklerini dizlerinin üzerine koydu. Dertli gözleri dikkatimden kaçmamıştı. Uzun koltuğa oturdum ve ona baktım. Burnu ve elleri kırmızı görünüyordu ve dudakları çatlamıştı. Göz altları şişik ve sakalları fazlasıyla uzamıştı. Derin bir iç geçirip yere baktım.

"Mektubumu aldın mu?" diye sordu. Gencay'ın bana verdiği mektubu düşündüm ve evet anlamında kafa salladım. Yakında görüşeceğiz, mektubu bu iki kelimeden ibaretti. Gerginliği çözmek için ona hafifçe gülümsedim.

"Çay? Kahve?" dedim.

"Viski." dedi. Cevabına karşı kafamı kaldırdım ve ona baktım. O da bana bakıyordu, gözlerinde bıkkın bir ifade vardı.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin