25: Kına Gecesi ✔

57 9 2
                                    

"Ya kim kına aldı kaşla göz arasında? Ben kına sevmem ki." Etrafımda ellerinde mum taşıyan kızlar gülüştü. Melisa yanıma gelip fısıldadı. "Ben aldım. Meriç'e istemediğini söylemişsin, mutlaka al adettir dedi." Güldüğünde gülümsedim. Ah Meriç, sevmiyorum işte kına falan.

Ece elimi tutup açmaya çalıştığında açmadım. Kına falan istemiyorum dedim işte. Ece kahkaha atıp kenara sinmiş olan erkeklere ve sayın kaynanama hitaben bağırdı. "Kaynana, kaynana! Gelin elini açmıyor. Getir altını, açtır elini." Utançla başımı kaldırıp Ece'ye baktığımda kızlar yine gülüşmeye başladı.

Kaynanam avuç dolusu altını elime tutuşturunca sessizce, "Hiç gerek yoktu." Deyip gözlerimi devirerek elimi açtım. Ah Ece seni bir elime geçireyim...

Altınları, Su'yun getirdiği çantaya atıp elimi Ece'ye verdim. "Al sür gerizekalı." Dediğimde elimi tam avucuna almıştı ki bir teyze çıkageldi.

"Ben Meriç'in teyzesi Dilek'im, ben süreceğim!" Gözlerimi kırpıştırdım. Tanımıyordum kadını.

O sırada kaynanamın masasından bir kadın kalktı. "Ne münasebet! Ben süreceğim. Ben Sevim Meriç'in halasıyım."

Meriç sertçe ekledi, "Üvey!" Sinirden güldüm.

Kadın gelip kına kasesini Ece'den alınca Aslı atladı. "Ben de kardeşiyim, Hira'nın!" Deyip kasedeki kaşığı elime bocalayınca gülümsedim. Su ve Melisa kenarda kahkahalar atarken Ece hala kaseyi kaptırmanın şokundaydı.

Öne çıkan kadınlar gözlerini kısıp Aslı'ya baktığında Aslı gıcık bir şekilde gülüp elimi minik kırmızı tül torbaya geçirdi.

Meriç'e doğru gittiğinde kahkahaya boğuldum. Ona da kına sürecekti.

Meriç gözlerini büyüttü. "Anne al Aslı'yı başımdan." Kırmızı türlü yüzümden birkaç saniyeliğine kaldırdım. "Adettir." Melisa gülünce Meriç yerinden kalkıp kapıya koştu. Kınadan kaçan ilk kişi olmalıydı.

Arda ve grubu da ayaklandı. "Bayanlar biz de yavaştan kalkalım, siz rahat rahat dans edersiniz." Kaynanam onları kapıdan geçirip yanımıza geldi. "Melisa'cığım, haydi oynak birkaç şarkı aç da kurtlarımızı dökelim."

Bu faslı da sevmiyordum. Ben dansı koreografi olduğunda seviyordum. Bu kıvırtmalara Arapça'da çakkz deniyordu, ben de öyle diyordum. Çünkü başka bir uyumlu laf yoktu.

Yorgunum bahanesiyle kaynanamın yerine geçtim. O ise kalkıp meşhur dansçılarımız Ece ile Aslı'yı sahneye yönlendirdi.

Onlar dans ederken ben de Meriç'in ailesiyle tanışmaya başladım.

Kaynanam Yeşim'in masasındakiler bana alıcı gözüyle bakıyordu. "Hira'cığım, ben Meriç'in halası Sevim." Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim.

"Komiksin üvey hala ya. Meriç üvey demese ne güzel yerdim. Sahi gerçek halalar nerede?" Gözlerini devirip salonun en ucunu gösterdi. Demek gelmişlerdi. Bu Meriç'i sevdiklerini gösterirdi.

"Ben Meriç'lerin komşusu Hacer." Gülümsedim. Komşunun da üveyi olmazdı herhalde.

"Ben de komşusuyum, adım Nebahat." Güldüm. Zenginlerde de Neboş vardı demek.

"Ben de Filiz. Yeşim'in kuzeniyim."

Bu masa ile tanıştıktan sonra baba tarafına doğru gittim.

Beni görünce neşelendiler.
Hepsiyle selamlaştıktan sonra tanışma faslına geçtik.

"Ben Meriç'in halasıyım. Gerçek olandan. Şeyma." Kahkaha attım,

Sır - Kamera (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now