20: Ölümle burun buruna

66 12 0
                                    

Başımı iki yana salladım. Meriç görmeden bu evden kaçmalıydım. Yavaşça arkamı döndüğümde Meriç tam arkamda duruyordu.

🔪    🔪    🔪

Korkudan dilim tutulmuştu sanki. Bir laf edemiyordum. Gerçi söyleyebilsem ne diyecektim? Söylenecek söz mü bırakmıştı bana? Belli etmeden yutkunmaya çalıştım.

"Sana başkalarının eşyalarına izinsiz dokunmamanı öğretmediler mi küçük yaramaz kız?" Dedi küçümser bir tonla. Yere baktım. Eğer izinsiz buraya girmeseydim, onun katil olduğunu bilmeden mutlu yaşayacaktım. Diğer yanımsa bir katil ile cinayet işlediğini bilmeyip mutlu olmaktansa bilinçli olup ayrı kalmak iyidir diyordu. İşaret parmağını büküp baş parmağıyla hafifçe kavradı çenemi.
Kaldırarak yüzün bakmaya zorladı. "Şimdi bana asla inanamayacaksın." Çenemden itince afalladım. "Çünkü sen bir aptalsın." Bu sözlerinden sonra kendinden emin adımlarla tahta merdivene ilerledi.

Bir fotoğraf vardı kamerada, bulanıktı. Netleşirken evin camı kırılmıştı da görememiştim o yüzü. Bir kez daha dua ettim Allah'a her şey ortadayken "Ne olur katil Meriç olmasın..."

💔      💔     💔

Ece

Arda'yı çok sevmemek rağmen ondan vazgeçecektim. Ama bir türlü kendimi inandıramıyordum. "Arda'ya aşığım." Dediğimde şaşırıp elimi ağzıma götürdüm. "Değilim diyecektim." İçin çekip kendimi yatağıma bıraktım. Bir çözümü olmalıydı. Bir an aklıma gelen fikirle ben bile kendime deli muamelesi yapardım. Arda'ya özgür olmak istediğimi, katil o olmadığı için benimle gelebileceğini söylemeye karar vermiştim. Cesaretimi toplayıp ayağa kalktım. Arda ters yaparsa kızlar beni hainliğim gerekçesiyle öldürürdü.

Kızlar beni Arda'nın yanına onu kandırıp anahtarları almaya gönderiyordu ama ben bambaşka bir amaç için gidiyordum. Hira da biraz önce Meriç'in ağzından laf koparabilmek umuduyla evine gitmişti. Eğer katilin Meriç olduğunu bilsem asla yollamazdım onu o eve.

Bir an önce hazırlanıp çıkmalıydım. Giysi dolabıma giderken Arda'ya gelip beni alması için mesaj attım.

🌙     🌙     🌙

Akşam olmuştu. Ne kadar süre orada öylece Meriç'in gittiği kapıya baktım bilmiyorum ama en son Meriç gelip akşam olduğunu, bir yere gideceğimizi söyledi.

Bir katille gezmek istemedim. O da hiç kibar olmayan hareketlerle beni kapıya kadar sürükledi. Ayakkabımı elime tutuşturunca giymek zorunda kaldım.

Mersedes marka arabasına bindiğimizde neresi olduğunu bilmediğim mekanın yolunu tuttuk. Başımı cama yaslayıp düşündüm. Aklım almıyordu. Benim sevdiğim adam nasıl katil çıkardı? Katil o değilse kameranın onun evinde ne işi vardı?

Düşüncelerim arasında araba yavaşlayınca etrafıma bakındım. Bir yerden tanıdık geliyordu...

Arabadan indiğimizde Meriç elimi tutup beni bir yere doğru çekiştirdi. O tarafa baktığımda beni çok uzakta görünen iki dağ selamladı. Tam ortalarında ise hilal ay vardı. İstemsizce gülümsedim.

Beni önceki gelişimizde oturduğumuz uçuruma varınca bıraktı. Oturup minik hareketlerle uçurumun ucuna yaklaştı. Ucurumdan bacaklarını sarkıtıp sallarken bir şarkı mırıldanıyordu. Hemen yanına kıvrılıp ona kulak kesildim.

"You know l troy but l don't do too well with apoplogies."

Sesinin bu kadar güzel olduğunu hiç tahmin etmemiştim.

"I hope l dont run out of time, could someone call a referee?"

Kafasını kaldırıp yüzüme bakınca yutkundum.

Sır - Kamera (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now