6: ÖZEL BÖLÜM - Geçmiş

181 70 28
                                    

Bir yandan merdivenleri iniyor, diğer yandan bavulumu çekiştiriyordum. Dolan gözlerimden etraf bulanık görünüyordu. Gözlerimi kırpıp incilerimin yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. Şuan ne mi yapıyordum? Yetimhaneden kaçıyordum. Doğduğum yere, Türkiye'ye gidiyordum. İtalya'yı terk edecektim. Yani planım buydu. Bir şekilde binecektim o uçağa.

Ailemin ölüm gününü andım.
Bir yıl önce annem, babam ve ablam iş yemeğine gitmişti ve bir daha dönmemişlerdi. Ev telefonu çaldığında bakıcım mutfakta yemek yapıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. Bir telsiz sesi ardından bir anons duyuldu. "Bilinen yere acil ambulans. İki ağır yaralı. Araba kazası. Tekrar ediyorum. Bilinen yere acil ambulans. Trafik kazası. İki ağır yaralı var. Ağzım açık endişeli kadın polisin sesini dinliyordum. Bakıcım da kapıda endişeyle beni izliyordu. Kadın konuşmaya başladı. "Dedektif Polis Seda Çakır konuşuyor. Melek Dolunay ve Kemal Dolunay'ın ev telefonu mu?" Bakıcım koşup telefonu elimden aldı. Polis latince konuşmuştu.

"Evet buyrun." Dedi.

"Size Melek hanımın çantasında bulundurduğu acil durum kartı sayesinde ulaştık. Melek hanım ve Kemal bey ağır yaralı. Durum şüpheli trafik kazası. Lütfen endişelenmeyin. Melek Hanım ve Kemal Bey ambulansla hastaneye kaldırılacak. Ambulans yolda. Polis ekipleri çevrede araştırma yapacak." dedi kadın polis.

Bakıcım telaşla sordu. "Hangi hastane?"

"Gül Hastanesi."

Ben ise donup kalmıştım. Bakıcım montumu giydirip kendi de montunu giydi. Elimden tutup caddeye koştu. Bir taksi yaklaştığında elini salladı. Taksi az ileride durdu. Bakıcım ve ben koşarak taksiye bindik. Gül Hastanesine gelince ücreti ödeyip indik.

Annem ve babam yoğun bakımda yaşam mücadelesi verirken, ben donakalmış izliyordum. Hiçbir şey hissetmiyordum.

Yanıma Polis Seda Abla geldi. O beni çok iyi anlıyordu. Beni sakinleştirdi.

Birkaç gün şokta kaldım. Bakıcım işten ayrılmıştı. Bu süreçte Seda Abla beni kendi evine götürüp bakmıştı. İkimiz de Türk olduğumuzdan dolayı iletişimimiz daha kolay olmuştu. Her sabah ateşimi ölçmüş, kuş sütü eksik kahvaltılar sermiş, çorbamı eksik bırakmamıştı. Fakat kanun gereğince zamanı geldiğinde beni devlet yurduna vermek zorunda kalmıştı. Seda Abla aynı zamanda beni polis olmaya teşvik etmişti.

Ben daha 17 yaşındaydım. Yetim kalmıştım. Yetimhanenin şartları ağırdı. Ve en yakın okul dışında başka tercihimiz sorulmuyordu.

Beni hayata tekrar bağlayan Seda Abla olmuştu. Polis olacaktım ve okulumu da vatanımda okuyacaktım.

Ela gülümsedi arkamdan. "Başaracaksın. İnanıyorum. Seni üzenleri utandıracaksın. Ben hep buralarda olacağım. " diye fısıldadı.

Ela, yurttaki tek Türk arkadaşımdı. Ailesi onu bırakmıştı. O da benim gibi umut dolu bir kızdı. Okulunu bitirip meslek sahibi olduktan sonra beni bulacağına emindim.

"Evet. Sana sürekli mail yazacağım. Sakın beni unutma. Bir gün tekrar kavuşacağız. " dedim, bavulu çekiştirirken. Kafamı kaldırıp Ela'ya baktım. Gözleri dolmuştu bitanemin. Bavulu bırakıp ona doğru koştum. O da bana doğru koştu.

Sımsıkı sarıldı bana. Temelli veda edercesine. Zar zor ayrıldığımızda şöyle dedim. "6 Yıl sonra 13 Ağustos'ta, İstanbul Beşiktaş Sahilinde buluşalım." Gülümsedi.

Bu tarih tanıştığımız tarihti. "Mutlaka geleceğim. Fakat sen şimdi gitmezsen korkarım bir daha gidemeyeceksin." Diye fısıldadı. Müdire hanımın katı kişiliğini kastediyordu. Başımı sallayıp bavuluma doğru yürüdüm.  Bavulumla birlikte yetimhaneyi ebediyyen terkettim. Ela da benim için tellerde açtığı delikten geri gitti ve yetimhanedeki yatağının yolunu tuttu.

Sır - Kamera (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now