16: Melisa

66 15 1
                                    

"Kendimi ondan daha çok seviyorum."

Hira, Ece'ye Arda'yı sevdiği halde bırakmanın kolay olmayacağını bildirmişti. Ece Arda'yı sevdiğini inkar etmedi, ama söylediği cümleyle kabul de etmedi.

"Hem sen de Meriç'e boş değilsin, ama onunla oynuyorsun." Ece kendini avutuyordu. Ama söyledikleri Hira'yı rahatsız etmiş olmalı ki huysuzca yerinde kıpırdandı. Düşündü Hira. Sahi, onu bırakmak kolay olacak mıydı? Dahası umutlandırıp bırakmak...

Bugün yeni binada 8. günleriydi. Bu süreçte Ece ile Arda, Hira ile Meriç işi pişirmişti. Tabi kızlar mafyaları oyalarken Su ve Aslı da tüm ayrıntıları didik didik arartırıyordu.

Bir ara Aslı, Arda'nın odasını karıştırırken Arda odasına gidecek oldu ama Ece onu bir iltifat ve itirafla kandırmayı başardı.

Pek bir şey bulamamışlardı, çünkü bu binadaki kritik esirlerden dolayı pek bilgi muhafaza edilmiyordu.

Zil sesiyle Ece Hira'ya imalı bir bakış atıp çenesiyle kapıyı gösterdi. Hira sabır dilenircesine başını iki yana sallayarak kapıya gitti. Gelen Meriç'ti. Bu sabah onu kendi mekanına götürecekti; Uçurum kenarına...

Hira bunu unutmanın verdiği şaşkınlıkla bir an afallasa da sonra toparladı. "Meriç ben ne giyeceğime karar veremedim." Diye bir yalan uydurdu. Hayatı gittikçe yalana batıyordu zaten. Bir kere yalan söyleyince tekrar söylüyor, yalan yalanı çekiyor, ardı arkası kesilmiyordu.

"Hangi kombinler? Göster seçeyim." Meriç akılcı bir cevap vermişti. Hira daha da batmak istemiyordu. "Kombin yok. Tüm parçalar arasında kaldım."

Meriç sabırsızlandığı için hemen Hira'nın en güzel göründüğü günü hatırladı. "Dizlerine kadar bir bot. Göbeği açık toz pembe tişört ve kot şort üstüne mavi bol hırka  giydiğin gün çok... ah şey... güzel görünüyordun." Söyledikleri Hira'nın kalp ritmini bozmuştu. Karnında kelebekler uçuşuyordu sanki.

Hiç düşünmeden odasına gidip söylediği kıyafetleri giydi. Annesinin kristal kolyesini takmaya uğraşırken kapı tıklandı. "Gel" diye zarifçe seslendi Hira. İçeri başını uzatan Meriç "Takı takma, hazırsan çıkalım." Dedi. Bu Hira'nın heyecanını ikiye katladı.

Korumalar eşliğinde arabaya bindiler. Hira Meriç'e sorgulayıcı bakışlar atınca direksiyon başındaki Meriç "Bakma öyle. Hem inkar etme hala aklında benimle ilgili tereddütler var."

Hira başını yana yatırıp söylediklerini tarttı. Sonra kabul edip "Bazı konularda," diye niteledi tereddütünün çeşidini.

"Beni uçurumdan atmandan korkuyorum."

Meriç'in ani itirafına hiç zarif olmayan bir kahkaha patlattı Hira. Ama bu Meriç'in hoşuna gitmişti saniyenin binde biri kadar bir süreliğine ona bakıp gülümsedi. Bir anlığına gözleri parıldadı, sonra geçti.

💙💙💙

Bir evin önünde durduğumuzda Meriç'e anlamaz bakışlarımı gönderdim. "İn."

Dediğini yaptım. Cebinden bir anahtar alıp villaya ilerleyince dışına göz gezirdim. İki katlı siyah, sade bir villa. İçeriye girdiğimiz anki gözlemime  göre içi de aynıydı. Siyah, beyaz, gri ortama hakimdi. Zenginlerdeki gibi biblo, vazo, tablo tarzı zımbırtılar yoktu. Bu evi beğenmiştim.

"Biraz dağınık kusura bakma. Nasıl?"

Kıkırdadım. Etrafta hiç dağınık bir şey olmamasına karşın, kanepede sıyrılmış bir yorgan ve masadaki çekirdek kasesi dışında her eşya yerli yerindeydi.

Sır - Kamera (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin