19

4.2K 257 112
                                    

Bana seslenen telkin edici sesini duyabiliyordum. Güvende olduğumu söylüyordu ama nefes aldığım sürece bir daha güvende olamayacakmışım gibi hissediyordum. Zaman zaman benden uzaklaşıp başkasıyla konuşmaya başlıyordu. İşte o zaman daha fazla korkmam mümkünmüş gibi karanlığın içinde titriyordum.

Bir daha gözlerimi açmak istemiyordum. Bu kadarı benim için çok fazlaydı. Kaldırabiliyor gibi görünmemin bir anlamı yoktu artık, kaldıramıyordum. Kendimden vazgeçmek, sinmek, kaybolmak istemiyordum. Ama bütün bu yaşananlar benim gibi biri için taşıması imkansız bir hal alıyordu. Bazen her şey üstüme gelse de beni yıkamazmış gibi hissediyordum. Bazense boğuluyordum, sadece duruyor ve acizce bekliyordum.

İşte bu an onlardan biriydi. Jungkook her adımı söylediğinde artık gözlerimi açmam gerektiğini biliyordum ama hazır değildim, olamıyordum. Sadece Jungkook'un sesine odaklanmaya çalıştım, dinledim.

"Teşekkürler," dedi karşısındakine. Sesinden ne kadar minnettar olduğu anlaşılıyordu. "Eğer biraz daha o halde yalnız kalsaydı neler olurdu düşünemiyorum bile."

"Önemi yok sunbae. Kim ona bunu yapar ki? Neden sadece sizi rahat bırakmıyorlar?"

Karşısındakinin konuşmasını dinlemek istemedim. O an Jungkook'un benden başkasıyla konuşmasını istemedim. Gözlerimi açmamı sağlayan şey bu oldu. Daha fazla baş edemediğim başka bir şey, kıskançlık.

"Da Eun," dedi derin bir sesle. Yattığım koltuğun başında duruyordu. Gözlerimi açar açmaz gördüğüm ilk şey yüzü oldu. Çabucak elimi ona uzattım ve yakaladığım ilk şey olan tişörtüne tutundum. Varlığını hissetmeye ihtiyacım vardı.

"Jungkook," dedim gerçek dünyaya dönmenin paniğiyle. Nefesim hızlanmıştı bile. Karanlığın beni ürküten sakinliği gitmişti çoktan. Ellerinden biri çabucak saçlarıma yerleşti, diğeri ise var gücüyle tişörtüne tutunan elimi bulmuştu.

"Şşt," dedi yavaşça. "Sakin ol, yanındayım. Güvendesin." Gözlerimi gözlerine dikip beni gerçekten güvende olduğuma inandırmasını bekledim. Ne istediğimi anlamış olacak ki bakışlarını bir an olsun benden çekmedi ve başımı okşamaya devam etti.

Aramızdaki derin bakışma orada olduğunu daha önce fark etmediğim Baek Hee'nin konuşmasıyla kesildi.

"Unni," dedi telaşla. "Çok endişelendik." Etrafımızdaki fanus kırıldığından bakışlarımı Jungkook'tan çektim ve uzandığım yerden doğruldum. En zoru parmaklarımı onun tişörtünden ayırmak olmuştu. Canım pahasına tutunduğum tişörtünden.

"İyiyim," dedim gülümsemeye çalışarak. Bir yabancının yanında zayıf görünemezdim. "Beni sen mi buldun?" Çabucak başını salladığında saçları şirince yüzüne çarptı.

"Cüzdanımı burada unuttuğum için dönmüştüm," dedi sağ elinde sıkı sıkı tuttuğu cüzdanı sallayarak. "Geldiğimde anahtar kapının üzerinde ve kilitliydi. İçeriye girdiğimde seni yerde buldum." Kendimi attığım köşeyi işaret etti. Bakışlarımı oraya çevirmemek için uğraştım. Oraya sürüklenişimi zar zor hatırlıyordum ve sanki bakmak tüm o korkunç anıları geri getirecek gibi hissediyordum. Hemen sonra Jungkook'un elini omzumda hissettim. Gerildiğimi anlamış olacak ki hafifçe omzumu sıktı.

"Tamam Baek Hee. Yardımların için teşekkürler. Senden rica etsem güvenliğe olanlardan haber verir misin? Onun dışında aramızda kalırsa sevinirim."

Jungkook'un etrafındaki herkesi büyüleyen hem utangaç hem çarpıcı gülüşü çoktan karşımızdaki kızı etkisi altına almıştı. Bir an için Baek Hee'nin gözlerinin içinin titrediğini gördüm. Her ergen kız gibi Jungkook'a bakmak onu sarsmıştı işte. Çabucak onu onaylayıp bizi selamladı ve koşar adımlarla odadan çıktı.

Emerald | JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin