Final 1

1.8K 127 13
                                    

8 ay sonra

/Faruk/

"Ne konuştunuz iki saat çöp kutusunun başında?" Burnumdan soluyordum.

"Testler ve sınavlar. Ne konuşucaz başka?" Önemsiz bir şey olduğunu belirtmek adına omuzlarını silkti.

"Çok mu komikti testler hakkında konuştuklarınız amına koyayım?"

"Faruk, iyi misin sen?" dedi kaşları havada beni süzüyordu. Ciddi olup olmadığımdan emin değildi ama gayet de ciddiydim. Son zamanlarda çevresinde uçan dişi sineğe bile tahammülüm yoktu. Kıskanç ve sinirli bir ruh haline bürünmüştüm. Çıkamıyordum.

Sonunda hafifçe çalan uyarı ziliyle sınıfa döndük. Yan yana oturduğumuz en arka sıraya doğru ilerlerken hala daha Kerem'e bir cevap vermemiştim. Ters bakışlar atmakla meşguldüm. Hoca sınıfa girdiğinde aramızdaki garip elektriği kesip derse odaklandık.

Geçen zaman az buz değildi. Kocaeli'nde bir hafta geçirmiştik ve Kerem akrabalarını zar zor ikna etmişti. Kader'in desteği ve benim sunduğum çözümler olmasaydı gelemeyecekti oradan. Beni de yanında isteme sebebini anlamıştım. Annesi için yasını bile tutamadan hayatını eline alma çabasına girmişti. Artık bizimle yaşıyor olması dışında, bir de evimizin yeri değişmişti. Taşınmıştık. Ferdi de eve dönmüştü. Fulya ve Fehmi de daha sık uğrar olmuştu. Bazen taşındığımız bu dublex daire bile insandan geçilmez hale geliyordu. Fulya ablam geldiğinde evde terör estiren yeğenlerim de hiç yardımcı olmuyordu ve nedense benden çok Kerem'i seviyorlardı. Sonunda köydeki işleri güvenerek bırakabilecekleri bir aile bulmuş olan annem ve babam eve döndüğü için daha rahattık. Hala daha gidip bir kaç hafta gelmedikleri oluyordu ama olabildiği kadar gitmemek için uğraşıyorlardı. Evde Funda işleri yapmaya o kadar alışkındı ki anneme burası tatil gibi geliyordu sanırım. Kerem ve beni beslemekten başka, komşuluk ilişkilerini geliştirmek gibi uğraşlar içerisindeydi.

Babam ise Kerem'i karşısına alıp konuştuğunda beni yanlarında istememişti. Her ne konuştularsa daha sonrasında ikimizde apar topar bir dershaneye yazdırıldık. Kerem'in benim zorum olmadan ders çalıştığını görmemiştim ama şimdi başkaydı. Sessiz bir adam olmuştu, kimse gelip onunla konuşmazsa gidip kimseyle konuşmuyordu. Arada sırada sıkkın birini gördüğü zaman yanına gidip sıkıntısını sorduğunu bile görmüştüm. İçinde kırılmadık yeri kalmayan ruhunu böyle tamir ediyordu. Karışmıyordum. Aynı odada aynı yatakta uyuyorduk ve her gece koynuma sığınan bedenini sarmalıyordum. Kabusları azalmış olsa da arada hala titreyerek, kasılarak, terlemiş olarak uyanıyordu. 

O makus günün ayrıntılarını hiç sormamıştım. Silip atmak istesem de olmuyordu, Kerem karşımdayken yapamıyordum. Yaşananlar öyle karşımda duruyordu işte. O başlatmadan öpemiyordum, üzerine gitmek istemiyordum. Bir de benim arzularımı taşımasın istiyordum. Ne zaman kontrolü kaybedecek gibi olsam bedenim otomatikman taş kesiliyordu. El ele tutuşmak ve öpüşmekten ileri gidememiştik. Bedeninde çok fazla yara vardı, bir yenisini ben kazandırmak istemiyordum. Kıyamıyordum.

Onun dışında şakalaşmalarımız, birbirimizle uğraşmalarımız aynıydı. Yeni olan tek şey birbirimize bakışlarımızın içerdiği yoğun bağdı.  Sonunda kafamızı test kitapçığına gömdüğümüz sıradan bir dershane gününün sonuna gelip, bezgince kendimizi sokağa attığımızda Kerem hala sessizdi. Ne düşündüğünü az çok biliyordum ama ağzını açıp tek bir şey söylemiyordu.

"Kızdın mı sen bana?" dedim en sonunda. Böyle dalgın olmasını da kaldıramıyordum işte.

"Yok. Aksine." dedi.

"Aksine?"

"Fazla hoşuma gidiyor lan. Kendimi salsam çok pis şımarıcam. Mesela kızla konuştum diye kıskandığından beri sarılmak istiyorum."

KURBAĞAWhere stories live. Discover now