N

1.8K 145 27
                                    

/Kerem/

Sıçıp batırmıştım. Sırıtıyordum. Her şeyin içine etmiştim. Ama sırıtıyordum.

Faruk, Feda'yı sevmiyordu!

Şu yanımda iki babacan adamla bir jeepin içinde daha önce gitmediğim yollarda ilerliyorduk, gecenin sonu en iyi ihtimalle hastahanede bitecekti. Ama sırıtmama engel olamıyordum.

Allah, o Ece kevaşesinin bin türlü belasını verebilirdi. Eline verdiğim kozu kendime bile itiraf etmem zor olmuştu. Faruk'u sevdiğimi anladığım da ve Feda'nın da eşcinsel olduğunu öğrendiğimde aralarında bir şey olacak diye ödüm bokuma karışıyordu. Düzgün düşünemediğim için hata üstüne hata yapmıştım ve kendimi Faruk'tan çekmek için Ece'yi kullanmaya kalkmıştım. Sonuç olarak kullanılmıştım. Sırf bir kadınla olmayı denemek için, Faruk'u içimden atabilecek olduğumu kendime kanıtlamak için Ece beni evine çağırdığında hayır dememiştim. Eline verdiğim koz buydu. Ne beni öpmesinden, ne tenimde dolanan elinden zerre etkilenmemiştim. Bilerek gözüme soktuğu göğüs çatalı bile hareketlendirmemişti beni. Ben kızarıp bozarmaya başlayınca da elini aletime attıktan sonra evi terk etmeme neden olan bir şekilde dalga geçmişti. Attığım her adımı planlayarak beni yönetmeye başlamıştı. Sikim kalkmadı diye. 

"El altından duyururum ve adımın çıkmasını bile önemsemem, sadece dediklerimi yap. Sen de ben de Feda piçini sevmiyoruz, güçlerimizi birleştiririz olur biter." dediği buydu.

Okulda homofobiklik adına neredeyse meksika dalgası yapacaklardı ve ben de sırf öfkemden bu kervana dahil olmuştum. Artık bir şeylerin değişmesinin vakti gelmişti ve dayak yemeye alışkın olan bünyeme güvenmekten başka çarem yoktu. Eninde sonunda o sopayı yiyecektim.

Tek derdim canlı kurtulmaktı.

Ardından da Faruk'a gidip yüzüne onu nasıl bencilce, nasıl hem karanlık hem de aydınlık sevdiğimi söylemek istiyordum. Çünkü hissediyordum ki artık, hayat gerçekten kısa. Yapmak istemediğim, söylemek istemediğim şeyleri yapıp durmaktan bıkmıştım. Gerçekten ne hissediyorsam o olmamın zamanı geçiyordu ve ilk işim aşkıma sahip çıkmak olacaktı.

Araba durunca yaka paça indirildim ve sürüklenerek inşaat halinde bekleyen bir binaya götürüldüm. İçeriden gelen sesleri duymaya çalıştım ama, kulüpten bildiğim, etin ve kemiğin birbirine geçme sesinden başka bir şey duyamıyordum. İlerleyip geniş kolonlar arasından geçtik ve gördüm.

Feda'yı gördüm. Üzerine sıçrayan kan damlalarını ve acımasız olmaya çalışırken bile acı çeken yüzünü gördüm. Hipnotize olmuş gibi izliyordum sandalyeye bağlı iki adamı dövüşünü. Muhtemelen elleri parçalanmıştı. Adamların birinin kaşı patlamakla kalmamış, iyice açılıp gözünün üstüne düşmüştü. Suratları kandan görünmüyordu. Geleceğime bakıyormuş gibi hissettim. Sadece kırmızıya boyanmış bir tabloydu. Dua etmem anlamsızdı.

Adamlardan biri bayılınca zar zor tuttular ama omzunu silkerek onlardan kurtulup, kendine gelerek benim olduğum tarafa baktı. Beni henüz görebileceği bir açıda değildim, az sonra görünen bir yere sürüklenene kadar. Artık sırıtmıyordum. Feda çok, ama çok korkutucu görünüyordu. Ellerim arkamda ve bir dayı tarafından kilitlenmiş durumdaydı. Feda beni gördüğü anda üzerime doğru koşmaya hamle yapsa da durdular. Kurtulmaya çabalarken inşaatı çınlatarak bana doğru böğürdü.

"Ulan! Anlat orospu çocuğu! Konuş yoksa öldürürüm seni!" 

Öldürürdü. Kesin öldürürdü. "Ben dokunmadım!! Feda yemin ederim dokunmadım!" diye can havliyle cevap verdim. Bileklerimi o kadar sıkı tutuyordu ki arkamdaki dayı, kıpırdamaya çalıştıkça kırılacak diye korkuyordum.

KURBAĞAWhere stories live. Discover now