Aşk dedi.

1.7K 123 15
                                    

/Faruk/

Kerem çok az yemiş ve kalkmıştı sofradan, bendeki genişliğin kaynağını bilmesem de tıka basa yemiştim hiç utanmadan. Salonda hala daha üzerinde şort gibi duran baksırımla dolanıyordu. Mutfaktan çıkıp salon kapısında onu eğlenerek izlememem mümkün değildi, ama annemlerin karşısına böyle çıkmasına izin verirsem muhtemelen çenesiyle beni mahvederdi.

"Hey, kurbağa prens!"diye seslendiğimde, mutfaktan gelen ciyaklamayı yok saydım.

"Ne var?" dedi, sanki hitabım çok doğalmış gibi.

"Üzerini değiştirmicek misin?" dedim ona.

Anında durdu ve kendini kontrol etti.

"Hass.. Çekil çekil." dedi ve salondan çıkarken beni hafifçe ittirdi. Dairenin kapısına elini attığında yine durdu. Delirecektim yine, neden bu kadar sevimliydi ki.

"Ne giycem?" dediğinde artık kahkahamı içimde tutamadım.

"Kerem?.." Gülüyordum ve konuşabildiğim kadar aralara kelimeler sıkıştırıyordum. "Delirdin mi abi?", "Ne demek.." , "Ne giycem ya?"

"Piç." diyerek evi terk ettiğinde arkamda Funda'yla beraber hala gülüyorduk.

****

Aradan bir saat falan geçtikten sonra annemler geldiğinde Funda'yla mutfak masasında sohbet ediyorduk. Kerem'den hala ses çıkmamıştı. Şimdi salonda karşımda annem ve babamla oturuyordum ve hala gergin değildim. Babamın yüzünde herhangi bir mimik yoktu ama annem gülümseyip duruyordu. Funda içeride onlara yorgunluk kahvesi yapıyordu ve sessizlik uzadıkça uzuyordu.

"Kerem ne zaman gelecek?" dedi babam.

"Bilmiyorum. Arayayım." deyip telefonumu çıkardım.

Telefon hala çalıyordu ve açan yoktu. 

Çok ama çok yakından duyduğumuz iki el silah patlamasıyla kulağımdaki telefon önce hattan düştü sonra da elimden. Babam anında salonu terk ederken, Funda korkudan bembeyaz olmuş bir şekilde koşturarak kendini kucağıma attı. Annem telefonda birileriyle konuşuyordu. Yarım saat sonra tüm mahalle ayaktaydı. Polisler bizim daireye girip çıkarken hala daha aynı koltukta Kerem'i bekliyordum. Bıkkınlıkla, sinirle, yılmışlığı ve çökmüş omuzlarıyla, ona her zaman sunduğum huzura gelmesini bekliyordum.

Gelmiyordu.

****

"İyi olacak oğlum. Sadece biraz sabır. Zaman her şeyin ilacı." 

Hastahanenin bahçesinde annemin koluna yaslanmış boş boş etrafa bakıyordum. Bir türlü içeri girememiştim kaç gündür. Kerem'i görmek istiyordum ama aklımda asla onu o şekilde canlandırmamıştım. Şimdi de eğer son görüşüm olacaksa bu halini görmek istemiyordum. 

Sesimi çıkarmadan yerimden kalktım. Yürümeye başladığımda ne bir yer, ne de bir yön tayin etmiştim. Nereye gidersem gideyim, eninde sonunda ayaklarım beni bu hastahaneye getiriyordu. Her seferinde içeri girmeye niyet edip, her seferinde giremiyordum. Dört gün geçmişti, iki el patlamanın üzerinden. 

Morgdan çıkmasını beklediğimiz iki beden ve uyanmasını beklediğimiz bir beden vardı. Bir de her şeyin ağırlığı sırtına yüklenmiş olarak avare gezen yaralı bir beden daha. Hala daha gelen polisler oluyordu ve nedense askeriyeden kimse gelmemişti. 

Kerem'in babası olacak şerefsiz büyük ihtimalle eve gelip katliamını çizmeden önce yakmıştı gemileri. Ardından da bizi, beni.

Aklımızda her zaman dönen, ama asla dile dökmediğimiz o ihtimallerden biri çok ağır bir şekilde gerçekleşmiş ve yerle bir etmişti her şeyi.

KURBAĞAWhere stories live. Discover now