7/ Mantı Krizi!

37K 1.4K 191
                                    

Allah’ ım! Üstüme bir öküz oturmuş sanki. Yahu bu ne ağırlık böyle? Filler diyarına mı düştüm neredeyim ben? Allah! Belim kopmuş!

Gözlerimi hızlıca açıyorum. Gördüğüm manzara çok feci! Arslan öküz gibi olan kolunu karnımın üstünden atıp sixpackli gövdesini de bana yaslamış sanki yastığına sarılmış gibi uyuyor!

Hayvan! Diye hunharca bağırmamak için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıyorum. Abi adam kaçmayayım diye bacaklarımı bile kendi bacaklarıyla kıstırmış. Nasıl çıkacağım ben buradan?

Onu uyandırsam bundan sonraki yüz yıl boyunca, sorhoşluğumdan faydalanıp beni yatağa attın demi ehe ehe çakal seniii, diyerek benimle dalga geçer biliyorum. Ne yapıp edip bu angusu uyandırmadan kalkmam lazım!

Ama nasıl?

Düşün Gözde düşün. Çalıştır saksıyı… Ve bam!

Başımı hemen yan tarafa çeviriyorum ve kolumu yavaşça kaldırıyorum. Konsolun üstündeki Esra’ nın en nefret ettiğim kuş tüylü çiçeklerinden bir tane tüy yoluyorum. Esra bunu yaptığımı görse ebemi bile… Neyse. Tüyü zar zor koparıp Arslan’ ın burnuna yavaşça sürtmeye başlıyorum.

Burnunu çekip elini kaldırıyor ve burnunu kaşıyor. Biraz daha yapıyorum. Hadi kaldır be şu gövdeni! Gıdıklarsam uyanır. Ayaklarını deneyeyim diyorum ama buradan da kalkamıyorum. Allah’ ım! İnsanlar içime bir öküz oturdu dediklerinde o ne saçma bir cümle be, derdim ama kastettikleri şey bu galiba!

Tüyü burnuna sokuyorum. Sonunda gövdesini üstümden kaldıyor ve kıçını devirerek yan tarafa yatıyor. OH BE!

Yeniden nefes alıp vermenin mutluluğuyla tüyü tekrar vazonun içine atıyorum ve yataktan kalkıyorum. Arslan beni köşeye sıkıştırdığı için kalkmak için fazla efor harcamıyorum. Ben neden bununla aynı yatakta yattım ki? Ha rezillik çıkarırım demişti doğru. Bunun intikamını çok feci alacağım senden Arslan.

Odadan çıkıp Esra’ nın odasına girdiğim de yatağın toplu olduğunu görüyorum. Odadan çıkıp salona yürüyorum. Burası da boş. Mutfağa girdiğim de kırmızı renkli masanın üstündeki beyaz kağıt gözüme çarpıyor. Elime alıyorum.

Ayyy, siz ne kadar tatlısınız öyle yaaaa. Uyandırmaya kıyamadım vallaa. Biz Erdem’ le kahvaltı etmek için dışarı çıkıyoruz siz keyfinize bakın çifte kumrularr. Helal be Gözde! Durdun durdun dört ayak üstüne düştün!!!! Kediciiik seniiii muaaaah.

Gözlerimi kısıp burnumdan solumaya başlıyorum. Beyinsiz.

Notu yırtıp atıyorum. Sonra da buzdolabının kapağını açıyorum ve kahvaltı hazırlamaya başlıyorum. En iyisi tost yapmak.

İki tane kaşarlı tost yapıyorum. Kahve de hazırlıyorum. Kahvaltılıkları da çıkarıp masayı kuruyorum. Sonra da en güzel an için yüzüme bir sadist gülümsemesi konduruyorum. Bir bardak buz gibi suyu dondurucudan çıkarıyorum. Hızlı adımlarla Arslan’ ın uyuduğu odaya giriyorum ve yatağa doğru yürüyorum. Cebimden telefonumu çıkarıyorum ve kamerayı açıyorum.

‘’Arslan…’’ diyerek yavaşça dürtüyorum. Sonra da kamerayı kendime çeviriyorum.

‘’Uyanmadığını hepimiz gördüğümüze göre şiddete başvurabiliriz sayın seyirciler.’’ Diyorum ve sırıtarak elimdeki bardağı gösteriyorum.

Kamerayı tekrar Arslan’ ın masum, sevimli, tatlı uyuyan suratına çeviriyorum. Suyu hiç tereddüt etmeden yüzüne döküyorum. Arslan bağırarak gözlerini açıyor.

Ben ise kahkaha atmakla meşgul oluyorum. Kamera hala daha açık. Arslan kocaman gözlerle bana bakıyor.

‘’Manyak mısın kızım sen?’’ diye bağırınca başımı sallıyorum ve kahkaha atmaya devam ediyorum.

Büyük Patron (!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin