27/ Mahşerin Üç Görücüsü

18.2K 730 72
                                    

Multimedya: Arslan Cihangir Flaunt dergisi çekimleri... Tüm fotoğrafları görmek istiyorsanız Google Amca'ya Theo James Flaunt yazmanız yeterli olacaktır... ♡

Keyifli okumalar dilerim...

←→←→←→

Ertesi gün sabah erken kalkıp, kolumu streç film ile güzelce sarıp sonunda dip temel bir duş almıştım.

Bunun keyfi ile ıslık çalarak saçlarımı kurutmuş, daha sonra elbise giymekten bunaldığımı hissedip bilekte bir dar kot pantolon giyip, üstüne ferah çiçekli bol bir pudra pembe gömlek giydim. Altıma pudra pembesi dolgu topuk ayakkabılarımı giyip, saçlarımı at kuyruğu şeklinde topladım ve bunların hepsini kendim yaptım!

Dün Çiçek'in yaşadığı mutluluk, babam ve sevgilimin buluşması, artık elimi az da olsa kullanabilmemin mutlulukları bende kafa yapınca mideme vurdu ve acıktım.

Annemin hazırladığı kahvaltıya gidip babamın yerinde yerimi aldığım da hepsi iki hafta sonra biten açlık grevimden dolayı mutluluk göz yaşlarını tutamadılar...

Şaka şaka ayol! Annem, "Bizim dana geri döndü," diyerek kıkırdadı babam da, "Biz yalvarıp yakarsak çare olmuyor, elin oğlunun tek bir kelimesiyle hanfendi masaya teşrif ediyor," diyerek laf soktu.

Aman olsun, ben seviyorum bu iki, tatlı, küçük, yaşlı, annem ve babamı!

Kahvaltımızı ederken, "Beni iş görüşmesine çağırdılar." Dedim.

"Hangi dergi?" Diye sordu babam.

"Sihirli Kalem."

"Aa, güzel dergi o ama bir Tükenmez Kalem değil." Dedi annem. Sonra da, doktor dergisi yerine Tükenmez Kalem dergisinin bu haftaki sayısını eline aldı. "Damadımın yeni dergisi çıkmış, sabah sipariş ettim hemen! Bu hafta onu da yazmışlar. Tenis turnuvasına öncülük ettiği için."

"Tenis mi?" Diye sordu babam. "Hem damat deme! Daha orta da fol yok, yumurta yok!"

"Arslan tenis oynuyor babacım," dedim gülümseyerek.

"Ne var yani?" Dedi babam. "Ben de oynarım."

"Adam sen ne anlarsın tenisten?" Dedi annem gülerek. "Sen anca sol bek,"

"Beğenmiyor bir de!" Dedi babam sinirle. "Görürsünüz, o itten daha iyi tenis oynarım ben!"

Ve evet... Kız babası olmak böyle bir şeydi. Kıskanırdı, kızardı. Ama kızını üzmez ve çok severdi!

&

Arslan'la buluşacağımız kafeye geldiğim de Arslan daha gelmemişti. Bende kendime damla sakızlı bir kahve söyleyip teras katına oturmuş ve denizi izlemeye başlamıştım.

"Geldim," diyen bir ses duyduğum da başımı çevirdim. Arslan üstündeki gömlek ve kot pantolon kombiniyle yanıma ulaştı. Oturduğum yerden kalkıp sevgilime sarıldım. Birbirimizi öptük ve Arslan karşıma oturdu.

"Hoş geldin sevdiceğim," diyerek gülümsedim. "Aman da aman! Manitasıyla liseli aşıklar gibi kafelerde de buluşurmuş!" Diyerek uzandım ve yanağını sıktım.

"Nabıyon kız," diyerek elimk tuttu ve yanağından çekti. "Delirdin mi?"

"Sevgilimin yanağını sıkarken izin mi almam gerekiyor?" Diye sordum sırıtırken.

"Gözde sen iyi misin yavrum?" Diye sordu. "Bu ne mutluluk?"

"Sevgilinee," diyerek uzattım. Arslan gelen kahvesini dudaklarına götürdü ve içmeye başladı. "Sihirli Kalem dergisinden iş teklifi geldi!"

Büyük Patron (!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin