• FİNAL •

480 22 10
                                    


Bölüm Şarkısı ; One Republic ; Love Runts Out (dinleyeceğiniz yeri tahmin edebilirsiniz)

1 yıl sonra

Ilık rüzgar saçlarımın arasına girerek sessiz oyununu sürdürürken bu anı bozmayıp gözlerimi kapadım. Hava hafif kararmaya başlamış, buraya geldiğimizden beri neredeyse ilk defa doğan güneş batmak üzere kara bulutların arkasına gizlendi.

Buranın havası her zaman kasvetli, gri renge hakim ve yağmurluydu. Şikayetçi değildim bu durumdan. Bu hava içimde ki karamsarlıkla çoktan arkadaş olmuş, dostluğa doğru koşuyordu. Bundan da şikayetçi değildim. Hoşuma gidiyordu böyle hissetmek.

İçimde tüm duygularımı kasıp kavuran ve harabeye çeviren bu fırtınayı kolay dindirecek değildim. Bir yıl geçse de yaşadığım herşey ilk gün ki tazeliğini koruyor, üzerine eklenen olaylar bozamıyordu onu.

Dublin de bulunan küçük bir kasaba da, ıssız bir dağın tepesinde, rüzgar saçlarımla oynarken aklımın odalarını karıştırıyordum yine. Burayı herkesten bir yıldır saklıyordum, arada kaçamaklar yapıyordum.

Annem her zaman nereye gittiğimi sorsa kestirme cevap verip susturacakken, Josh arkadan annemi destekleyerek cevabıma inanmadığını belirtiyor ve Rayn her zaman ki gibi olaya el atıp ağızlarını bantlıyordu. Sonuç ; Kimse nereye gittiğimi bilmiyordu.

Evet. Yalnış okumadınız, annem dedim. Hayatımı ortaya koyduğum, onu bulmak için neredeyse hapise girecek olan yada ölecek olan ben, annemi bulmuştum.

Nasıl mı?

Bir yıl önce bugün mekandan ayrılıp havaalanına gitmiştik. Araba da konuşulanları bulanık bir fanusun içinde çat pat duyarken dosya dediklerini anımsamıştım. Pek önemsememiştim. Eğer önemseseydim havaalanına gittiğimizde gülümseyerek kollarını açan annemi gördüğümde şoka girmezdim.

Benim için büyük bir sürpriz olmuştu ve ben bunu Rayn'e borçluydum.

Alaric, Chris'le beni odada bırakıp çıktığında dosyayı almak için kendi gizli dairesine girmiş. Rayn, Chris'in beni yersiz öldürme çabasını önlemeden önce Alaric'le ilgilenip dosyayı almıştı.

Alaric'i bayıltıp sandalyeye bağladığını ve biz oradan ayrıldığımız da polisin mekanı bastığını söylemişti bana. Bunu nasıl yaptığını, nereden öğrendiğini sorsam beni geçiştirirdi. Bazen aklıma geldiğinde yine sorsam yine geçiştirirdi beni. Sonunda hepsi demir parmaklıkların ardındaydı. Bir nebze üzülüp, bir nebze seviniyordum.

Yetimhaneden kurtarıp kendimi geliştirmem için bütün fırsatları ayağıma seren, bu zaman zarfında annemi ararken benden annemi gizleyen adam. Ne yazık ki ikisi de aynıydı.

Cebimde ki telefonum titrediğinde aklımda ki düşüncelerimi yana savurdum ve gözlerimi açtım. Elimi cebime atıp telefonu çıkardığımda gelen üç mesajı gördüm. İlk mesaj Paul'un kız arkadaşı Stella'dandı.

Huysuz kız! Seni bekliyoruz, herşey hazır.

Gülümsedim. İkinci mesaj Josh'tandı.

Annen çıldırdı. Ne bok yapıyorsan bırakıp buraya gel. Seni bekliyoruz.

Ah! Annemin çıldırmış gibi etrafta dolaştığını, herkese emir verip beni bulmaları gerektiğini söylediğini görür gibiydim. Gülümsemem yüzümdeyken gelen son mesajı açtım.

Nerede olduğunu biliyorum. Küçük sırrının gizli kalmasını istiyorsan buraya gelmelisin.

Yüzümde ki gülümseme yavaş yavaş silinirken başımı kaldırıp karşımda bulunan hırçın denize baktım. Bu küçük kasabaya gelme fikrimiz Rayn'e aitti. Zamanımız kısıtlıydı. Böyle bir durumda gidecek yerimizi ayarlamamıştık. Konuşsak da lafta kalıyordu.

Bu Ben Değilim (bitti)Where stories live. Discover now