៛ 3 ៛ tedirginlik

710 62 13
                                    

       Multimedya ; Josh Swan

"Bir haftadır hiç bir tık yok" diyerek ofladım, yatakta yüzüstü yatıp ellerimi çenemin altından birleştirmiştim.Bacaklarımda sanki titreşim varmış gibi yerinde duramıyordu.

Restorant olayının üzerinden bir hafta geçmişti ve hala biz bir başlangıç yapamamıştık, hafta içleri kayıt yaptırdığım Brooklyn Hukuk Üniversitesine gitme amacıyla, Brandan'ın iş saatlerinde tesadüfmüş gibi şirketin önünden geçiyor, arada ona gözükmemeye çalışarak ne yaptığını ve nereye gittiğini kontrol ediyordum, bir haftadır evden dışarı çıkmıyordu.

Bir keresinde de korumasıyla göz göze geldik şirketin önünden geçerken. O sırada Brandan telefonuyla konuşuyordu ve ben karşıdan karşıya geçecektim. Koruması bana dikkatle baktıktan sonra Brandan'a bir şeyler söyledi ve Brandan'ın bakışları beni buldu, bende hemen başımı caddeye çevirip araba geliyor mu diye sağa sola bakmaya çalışmıştım, sonra da hiç onu görmemiş gibi yapıp karşıya geçip gitmiştim.

"Aslında iki hafta sonra yakın arkadaşının doğum günü partisi var" dedi Josh sıkıntıyla ellerini başına koyarak.

"İyi de oraya ne sıfatla gidicez." diyerek sırtüstü yatıp tavana baktım.

"Aslında parti maskeli olacak,herkesin maske takması şartmış davetiyede öyle yazıyor.O zaman rahatlıkla gidebiliriz."

Partinin olması ufak bir şanstı bizim için. Brandan'ın ne yaptığını, yanında normal şartlar da kaç tane koruma taşıdığını öğrenebilirdik. Tabi atladığımız küçük bir detay vardı. "Peki gittik diyelim, içeri elimizi kolumuzu sallayarak giremeyiz. Muhtemelen davetiye göndermişlerdir, bir yerden davetiye bulmamız lazım." dedim düşüncemi öne sürerek.

"Bu konuda Paul'dan yardım isteyebiliriz. Davetiye listesine ulaşırsa içlerinden birini araklarız. Sonra da içeri gireriz." Paul bu işlerde çok yeteneklidir, bizim için tam bir ayaklı makina gibi, elinden her iş gelir. Bize bu konuda yardım edebilir.

"Ben haber verdim, on dakikaya listedeki isimleri e-postayla yollayacak. Birini seçip onun baloya gelmesini engellemeliyiz, tek yapmamız gereken bu." dedi Josh ve yanıma gelip yatağın kenarına oturdu.

"Umarım işimize yarar şeyler bulur." diyerek yataktan zıpladım ve dolabın karşısına geçtim. "Ve umarım bu işi sorunsuz hallederiz."

"Endişelenme. Hiçbirşey olmayacak." dedi Josh. "Pek hevesli değilsin sanki?"

"Aslında hevesliyim, boş durmaktan canım sıkılmıştı zaten. Sende haber verince avuç içlerim kaşınmaya başladı." diyerek göz kırptım ve kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Gri eşofmanımı siyah pantolonum ile değiştirdim, üzerimde ki lacivert tişörte dokunmadan lavabo da ellerimi yıkayıp banyodan çıktım.

Josh üzerinde benimkilere benzer kıyafetle odamın kapısının önündeydi. Aynalı masamın önünden lastik tokamı alıp saçlarımı at kuyruğu yaptım. "Liste geldi mi?" diyerek çekmeceden silahımı alıp belime yerleştirdim.

"Evet, hatta birini seçtim bile." Elindeki kapsülü kaşları çatık bir şekilde inceledi. "Ne tarafa doğru gidiyoruz?" Kapsülü elinden alıp ceketimin cebine koydum.

"Biraz Kuzeyde kalıyor. Yarım saatlik yolumuz var."diyerek odadan çıktı ve merdivenlerden inmeye başladı.

"Yanımıza en önemli şeyleri almayı unuttuk!" diye seslendi merdivenin dibinden. "Bir tane kapsül yetmez mi artı silahlarda var?"dedim, bu kapsüllerin bir tanesi etkili olurdu çünkü.

"Yolluk derken aklına neden silahlar geliyor? Yemekten bahsediyorum ben."dedi gülümsemesini silerek, kendince surat asıyordu. Merdivenin sonuna gelip asık suratına baktım.

Bu Ben Değilim (bitti)Where stories live. Discover now