៛ 26 ៛ kabus

411 31 1
                                    

*There's no relief, I see you in my sleep
And everybody's rushing me, but I can feel you touching me
There's no release, I feel you in my dreams
Telling me I am fine *

*Hiç yolu yok, rüyalarımda seni görüyorum
Ve hiç kimse beni zorlamıyor, ama senin bana dokunduğunu hissedebiliyorum
Hiçbir çare yok, seni rüyalarımda hissediyorum
Bana iyi olduğumu söylüyorsun

Bölüm Şarkısı ; Lana Del Rey : Dark Paradise

Yağmur damlaları taş zeminde tok sesler çıkarırken, ellerimle kulaklarımı kapadım. Yatakta cenin pozisyonu almış uyumaya çalışıyordum. Yere düşen damlalar sanki beynime çiviyle çakılıyordu.

Duyduğum çığlıkla yattığım yerden doğruldum. Yine birilerini zorla götürmüşlerdi. Bu kaçıncıydı?

Biz engel olmaya çalışsak da, müdürden destek çıkmayınca daha bir kısılıyordu sesimiz.

Yastığımın altında ki muştayı alıp yorganı üzerimden attım. Sessizce ranzaların arasından kapıya ulaştım. Ses çıkarmamaya dikkat ederek kapı kulbunu çevirdim.

Kızların aslında uyumadığını biliyordum. Gelen çığlık keskin bıçak gibi hepimizi yaralayıp uyandırmıştı. Ama kimse de oraya gitmek için cesaret yoktu. Aralarında tek yürek yiyen bendim. Her zaman ki gibi.

Tekrardan gelen çığlıkla daha fazla oyalanmayıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Muştamı eşofmanımın arka cebine saklarken yarı karanlık koridorda ilerliyordum.

Işıkların yarısı yanmayıp ortama ürkütücü bir hava katıyordu. Gereksiz harcamalarda bulunmamak için ışık takmamışlardı.

Hayalleri yıkılmış olan küçücük çocukların, önlerini aydınlatmak gereksiz miydi?

At kuyruğumdan çıkan saçlarımı, titreyen ellerimle kulağımın arkasına sıkıştırırken merdivenlerin başında durdum.

Aşağıdan ağlama ve hıçkırık sesleri geliyordu. Yetimhanenin baş gardiyanı ve bizden üç yaş büyük olan altı serseri erkekler, birlik olup kızlara taciz ediyorlardı.

Ve bununla sınırlı kalmayıp işkence ediyorlardı. Canları her ne bok isterse. Muştamın varlığını arkamda hissederek ilk basamağı indim.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Korkuyordum. Josh, Jane ve beni korumaya çalışsada boş bir anı yakalayacaklardı elbette.

Derin bir nefes aldım ve cesaretimi de yanımda alarak merdivenleri hızlı hızlı indim. Demir kapıya yaklaştığım da sesler daha net duyuluyordu.

"Nolur bırakın beni!" Ağlayarak konuşan sesi duymamla kaskatı kesildim. Odada ağlayan Elizabeth'den başkası değildi. Aynı oda da kalıyorduk. Bir kaç kez tehdit edildiğini bana söylemişti. Ben her ne kadar korkmamasını tembihlesem de elimden kayıp gitmişti.

Demir kapıyı ittim. Çok ağırdı. Benim çelimsiz kollarımla açamazdım kapıyı. Zorlanarak da olsa açtığımda gördüğümü manazara ile nefesimi tuttum.

Tavandan aşağı sarkan bir iple Elizabeth'i bağlamışlardı. Üstünde ise sadece iç çamaşırları vardı. Beyaz teni aç kurtların önüne serilmiş gibiydi.

İleri doğru atıldım. Amacım Elizabeth'i buradan kurtarmaktı. Belimden tutulmasıyla olduğum yerde kaldım. "Bırakın beni!" diye bağırdım. Bu kadarı fazlaydı. Elizabeth daha çok küçüktü. Gözlerinin bu kadar döndüğünü tahmin etmemiştim.

Bu Ben Değilim (bitti)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang