27. Bölüm: Ağva

1.2K 74 3
                                    

Bahar ve yaz aylarında insanın içini sebepsiz yere mutluluk kaplar bazen. Kendini yere göğe sığamayacakmış gibi hissedersin. O gün sana söylenen kötü sözleri duymaz, etrafta hiç negatif bir şey görmezsin. Pembe gözlük derler ya, hah işte o gün dünyaya o pembe gözlükle bakarsın.

Bugün ben de o pembe gözlüğümü takmak istiyordum. Etraftaki hiçbir şeyi, hiç kimseyi umursamadan yaşamak istiyordum. Sevgilimle geçireceğim bir günde sadece ikimiz olalım, kim ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin umursamayalım istiyordum.

Bugün, Akınla birlikte üçüncü ayımızın şerefine Ağvaya gidiyoruz. Sadece ikimiz. Evet, tam üç ay olmuştu ilişkimize başlayalı. Üzerimde bunun heyecanı ve mutluluğu vardı tabiki. Sabah erkenden kalkıp kendimi hemen banyoya atmıştım. Çıkar çıkmaz da hemen hazırlanmıştım. Hava çok güzeldi. Bunun için açık kot bir şort ve beyaz bir tişört giymiştim. Saçlarımı da her zamanki gibi dağınık bir topuz yapmıştım.

Normalde dolabımda açık renkler pek olmazdı. Çoğunlukla koyu renkler tercihimdi. Ama Akın beni değiştiriyordu. Bu tabiki iyi yöndeydi. Onunla yaptığım her şey bana ayrı bir huzur katıyordu. Onunla geçen 3 ay bana bir hafta gibi gelmişti. Onun yanındayken zaman o kadar güzel geçiyordu ki nasıl geçtiğini anlamıyordum. Hiç bitmesin istiyordum.

Sanki birbirimizi kırk yıldır tanıyor gibiydik. Öyleki nazardan korkar olmuştuk artık. Bizden çok Umut, Hazan ve Burak bizi düşünüyordu. Bizi dışarda her gördüklerinde birbirimizden ayırıyorlardı, bir gören olursa nazar değmesin diye. Onların o halleri gerçekten çok komik oluyordu.

Diğerlerine gelecek olursak onlar iyiydi. Hatta çok iyilerdi. Hazan ve Burak her zamanki gibi eğlence ve aşk dolu hayatlarına devam ediyordu. Asıl gelişmeler Umut tarafındaydı. Sonunda Yiğitle birbirlerine açılmışlardı. Tabiki de Umut, çok ağırdan alıyordu.

Tam olarak ayrıntılardan benim de haberim yoktu ama tek bildiğim şey çok yakıştıklarıydı. Aşkları ikisini de olgunlaştırmıştı. O iki uçarı insan gitmiş yerine yaşlarının olgunluğunda biraz daha az uçarı iki insan gelmişti. Tabiki hala daha delilikleri vardı ama eskisi kadar değildi. Aşkları onları büyütmüştü. Gerçekten birbirlerini sevdikleri gözlerinden belliydi.

Daha fazla farklı düşüncelere sapmadan birkaç eşyamı koyduğum sırt çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım. Akın da birazdan gelirdi zaten.

"Günaydın, kızım" diyen annemin sesini duyunca oturma odasına girip yanına oturdum.

"Günaydın, annem."

"Dediklerimi unutmuyorsun, sadece bir gün" dedi tekrardan söylediklerini hatırlatırken. Akınla birlikte zar zor izin alabilmiştik.

"Tamam, annem. Sözüm söz" dedim ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Telefonumdan gelen mesaj sesiyle yerimden kalktım. Akından gelmişti. "Ben çıkıyorum. Ufaklığı öp benim yerime."

"Tamam, kuzum. Dikkatli olun" deyince son kez el sallayıp kapıya geçtim. Hızlıca spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Apartmandan çıktığımda her zamanki gibi arabasının önünde bekleyen sevgilimi görünce gülümsedim. Bu adamı gerçekten çok seviyordum.

"Günaydın" dedim yanına varıp sarıldığımda. Elleri anında belime yerleştiğinde yanağına sıkı bir öpücük kondurdum.

"Günaydın, Mina'm" dedi saçlarımı okşarken. Geri çekildiğimde alnıma derin bir öpücük kondurdu. "Kahvaltımızı burda mı yapalım yoksa gidince mi yeriz?"

"Benim karnım henüz aç değil" dedim omuz silkerek. "Sen bilirsin."

"Senin karnın ne zaman aç oldu ki zaten?" dedi burnumu sıkarken. Gülerek eline vurup çekmesini sağladım. "İyi madem, yol çok sürmez zaten. Hadi gidelim."

Kadere BakWhere stories live. Discover now