24. Bölüm: Kamp

1.2K 83 2
                                    

Sabah uyandığım gibi kendimi banyoya atıp soğuğa yakın suyla duş almıştım. Bugün bizimkilerle birlikte kampa gidecektik. Hepimiz bu kamp için çok heyecanlıydık. Hazan ve ben ilk defa arkadaşlarımızla birlikte tatil gibi bir şey yapacaktık. Yanımızda sevdiklerimizin olduğu dolu dolu eğlenceli iki gün geçirecektik.

Ve Akınla hala daha konuşmuyorduk. Yani o benimle konuşmuyordu. İki gündür konuşmak için yapmadığım şey kalmamıştı neredeyse ama normal bir arkadaşıymışım gibi konuşuyordu. Sadece günaydın, iyi akşamlar. Bu kadar. Bir de kafede yardıma ihtiyacı olduğu zaman "Mina hanım, bakar mısınız?" diye sesleniyordu. Bir de Mina hanım olmuştum iyi mi?

O gün amacım onu kırmak değildi. Hasan abinin söylediklerini sindirememiştim. Çok şaşırmıştım. Çünkü öyle bir şey beklemiyordum. O anki şaşkınlığımla sanki normal bir şeymiş gibi davranmıştım ve Akına neden söylemedin demiştim. Bunun farkındayım ama ben o an şoktan ne yaptığımı bilmiyordum ki. Beni anlaması gerekiyordu.

Onu özlemiştim. Bana 'Mina'm' diye seslenmesini özlemiştim. İki gündür sesini o kadar az duymuştum ki. Zaten ilk gün kafeye de gelmemişti. O kadar aramama rağmen cevap vermemiş, kısa bir mesaj çekmişti. 'Yalnız kalmak istiyorum.' Ben varken hiç yalnız kalmak istememişti bu zamana kadar. Onu gerçekten kırmıştım. Farkındaydım. Ama gönlünü almama izin vermiyordu ki.

Bıkkın bir nefesi dışarı bırakıp dün gece hazırladığım çantamı aldım. Odamı son bir kez kontrol ettikten sonra çıktım. Annem kahvaltı masasını topluyordu.

"Ben çıkıyorum, annecim."

"Tamam, güzel kızım. İyi eğlenceler size" dedi gülerek. Yanağına kocaman bir öpücük kondurup mutfaktan çıktım. Oturma odasında oturan Erenin saçlarını karıştırıp yanağını öptüm.

"Annemi üzme, yakışıklı."

"Tamam, ablacım. Güle güle."

"Hoşça kal" dedim ve bir kez daha öpüp oturmadan çıktım. Siyah spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Asansöre binip aşağı indiğimde kapının önünde duran arabaya yöneldim. Akın arabadan inip elimdeki çantayı aldı ve bagaja yerleştirdi. Ardından hiçbir şey demeden arabaya bindi. Yine mi böyle olacaktı?

"Günaydın, tatlım" diyen Umutun sesini duyunca gülümseyerek ona baktım. Daha fazla bekletmeden arabaya bindim ve kemerimi bağladım.

"Günaydın" diye mırıldandım. Arabayı çalıştırırken bana kısa bir bakış gönderip tekrar önüne odaklandı. Umuta baktığımda gülümseyerek 'boşver' anlamında elini salladı. Tekrar önüme döndüğümde yolu izlemeye başladım. Umut da arkasına yaslanıp telefonuyla uğraşmaya devam etti. Tüm gün böyle olacaktık anlaşılan. Peki, öyle olsun.

Polonezköy'e geldiğimizde kamp alanına en yakın yere arabayı park etmiştik. Otoparkta bayağı araba vardı. Anlaşılan kamp kalabalık olacaktı. Of! Hayatımda ilk defa erkek arkadaşımla birlikte kampa gelmiştim ama onunla da konuşmuyorduk. Ne güzel demi ama?

Arabadaki eşyalarımızı alırken Burak ve Hazanın da geldiğini gördüm. Yanımızdaki boşluğa arabayı park ettiklerinde Hazan arabadan inip koşarak yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim.

"Naber?"

"İyi, sizden?" dedi kaşlarıyla Akını gösterip. Aynı dercesine bir hareket yaptım. Umuta da sarıldığında çantamı sırtıma alıp telefonumu şortumun cebine koydum. Burak yanımıza gelip yanağımdan bir makas alıp göz kırpınca ben de gülümseyerek ona baktım.

"Ee, hadi gidelim" dedi ve Hazanın elinden tutup yürümeye başladı. Umut da onların arkasından gitmeye başlayınca bagajı kapatan Akına baktım.

Kadere BakWhere stories live. Discover now