Bölüm 2|Seni mutlu ettiği kadar sana çok acılar çektirmiş...

Start from the beginning
                                    


"Bugün ben tek başıma, yürüyerek gitsem teyze?"


İzel; "Buradan okul mesafesi uzak ama kuzum. Olmaz, derse geç kalırsın." dediğinde Masal; "Teyze ne olur?" diye ısrar etse de İzel, bunun olmayacağını bir kez daha söyledi. "Anlaşalım seninle. Bugün okula seni ben bırakacağım. Okul çıkışında sen yürüyerek gelirsin. Ama yağmur yağar, bir şey olur servisle geleceksin tamam mı?"


"Anlaşmanın ortasında anlaşmaya varıyordum neredeyse!"

"Seni anlıyorum, yalnız kalıp yürümek istiyorsun ama bazı şartlar öncelik gerektiriyorsa, bazen istediğini yapamayabilirsin."

"Tam bir Felsefe öğretmeninden duyulması gereken cümlelerdi. Sağ ol!"

"Hadi gidip hazırlan güzelim!"


Masal odasına doğru giderken İzel de arkasından baktı. İçinde bir yerlerde o hüzün hala duruyordu, bunu görmemek imkansız olurdu. Zaten o hüzün ne zaman yok olurdu ki? İnsan sevdiğini kaybettiği zaman, eski hayatına nasıl geri dönebilirdi. Masal'ın odasına girmesiyle İzel de ablasının odasına bir süre öylece baktı, sonra içeri girip odaya göz attı. Derin bir iç çektiğinde, nemlenmeye yüz tutan gözlerini yumup ardından açtı. Gözleri şifonyerin üzerindeki çerçeveye gidince adımlarını oraya attı ve çerçeveyi eline alarak içindeki ablasının fotoğrafına baktı. Parmaklarıyla ablasının yüzünü severken; "Oldukça zor olacak abla. Senin yokluğun bizlere çok ağır geldi. Özellikle Masal'a!" dedi. "Onun yanında biz olsak da kendini çok yalnız hissediyor. Bunu öyle derinden hissediyorum ki. Çünkü anne ve babamızı kaybedince bize de aynısı olmuştu. Ben çok yıkılmıştım da sen zor tutmuştun beni ayakta. Ben acımı dışımdan yaşarken, sen bizim için içinde yaşadın kaybını. Şimdi sıra bende. Masal'a destek olacağım, o düştüğünde onu kaldıracak, canı yandığında yaralarını saracağım."


Gözleri hemen arkasındaki dolaba gitti. Ablasının son nefesini vermeden önce kendisine dediklerini hatırladı, İzel. Zaten ne zaman unutmuştu ki? Ablasının "Kızıma onu anlat" dediği sesi 2 yıl boyunca aklındaydı. Gözleri tekrar fotoğrafla buluşunca; "Zamanı geldi galiba!" dedi. "Masal bugün 18 yaşına girecek. Ona bu gece o kutuyu vereceğim, abla. Ona her şeyi anlatacağım, sana söz verdiğim gibi ona babasını anlatacağım. Nasıl tepki vereceğini kestiremiyorum şu an ve tabii hemen olumlu yaklaşmasını da beklemiyorum ama, olacak herhalde bir şekilde."


Öyle bir konuşmuştu ki İzel, sanki ablası karşısındaydı da öyle anlatıyordu yapacaklarını. Bu halini aynaya baktığında fark edince kendine gülmeden edemedi. O anda ise ablasını ne kadar çok özlediğini bir kez daha anımsadı İzel. Bu sefer gözyaşlarını tutmadı ve yaşların yanaklarından akışını aynada izledi.


-*-*-*-


Masal, teyzesinin kendisini okula bırakmasıyla okulun bahçesine girdi. Birkaç adım atıp arkasına döndüğünde teyzesinin kapının önünden uzaklaştığını görür görmez hemen kapıya hızlandı ve okuldan dışarı çıktı. Yönünü sola çevirerek aşağı yokuşu hızla indi. Teyzesine okula yalnız gitmek istiyorum demesinin asıl nedeni aslında okula gitmeyecek olmasıydı. 


Bugün annesine gitmek, onun yanında olmak, çektiği acılara şahit olduktan sonra onun acılarını yanında olarak dindirmek istiyordu. Bu yüzden durdurduğu taksiye binip şoföre annesinin olduğu mezarlığa gideceğini söyledi. Yolculuk yarım saat sonra sona erdiğinde Masal, ücreti ödeyip hemen taksiden indi ve mezarlığa girdi. Annesine giden yol oldukça uzundu fakat bu Masal için dert değildi. Yolun sonunda annesine ulaşacağını bildiği için, o uzun yollar onu yormazdı.

Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!Where stories live. Discover now