3.BÖLÜM

774 326 182
                                    

Aynadaki görüntüme bakarken acizliğimden dolayı kendime kızmak ' Sen bu musun? ' diye bağırıp çağırmak, ortalığı dağıtmak istiyordum. İçimde her şeyi kırıp dökme isteği güçlü bir şekilde bedenimde dolanıyordu ama biliyordum ki kırıp dökmek hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.

İçimdeki isteği bastırarak yansımama bakmaya devam ettim.  Bedenimde,  damarlarımda yıkıp dökme isteği vardı ama bende bunu yapacak güç yoktu.  Ne bedenimde ne de ruhumda.

Gözlerim çenemden damla damla akan suya kayarken sertçe yutkundum. Kafamdaki sesler susarken derin bir nefes aldım.  Yüzümü yıkadığım soğuk su bedenimden akıp giderken,  kendisiyle beraber yüzümdeki makyajı da kendisiyle sürüklüyordu.

Sabah gözlerimi tavandan alıp,  annem gelmeden önce aynadan,  bedenime inen parmak izlerini kapatmıştım.  Tahminimde yine yanılmamıştım uykusuz geçen bir gece daha eklenirken gözlerime,  kabuslar yine beynime saplanmıştı. Hayal kırıklığı kemiklerimi sızım sızım sızlatırken, düşüncelerimin ağırlığı altında ezildiğimi hissettim.

Sabah ve akşam kavramı benim için biteli çok olmuştu. Gecem ve gündüzüm birbirine karışalı çok olmuştu.

Uyuyamayacağımı bildiğim halde düşüncelerimden kaçmak için kapattığım gözlerim beni kabuslarımın kucağına atmıştı.  Yine bir kabus,  yine bir uykusuzluk.  Son bir yılımın kısaca özeti buydu.

Mavi uçurumların büyüsü buraya kadardı. Sadece bir geceydi bana hediyeleri. Kısa ama güzel,  kendimi güvende hissettiren bir gece.

Şuanda bulunduğum yer o adamın hapishanesi değildi.  Özgürlüğüm adına attığım ilk adımda bulunuyordum. Aldığım karar üzerine annem benim için birkaç ev bulmuş aralarından en ideal olanı seçip almıştı.

Dün o adamın parasını reddettiğim zaman,  bugün bu evi alacak paranın geldiği yer yüzümde buruk bir tebessümün peyda olmasına sebep oldu. Yegâne dayanağım dedem vefat etmeden önce tüm mal varlığını bana bırakmıştı. Dedemden bana kalan bu hayatta ; soyadı ve büyük bir miras.  Henüz 17 yaşında olduğum için tüm mal varlığımın kontrolü annemdeydi. Birkaç ay sonra bana devredilecek olan büyük mirası annem sayesinde kullanarak bu evi almıştım.

Dün yaşananlardan sonra o evde bir gece daha geçiremezdim. O adamın hapishanesinde bir gün daha kalmaya katlanamazdım.  Kendimi  özgürlüğüne yeni kavuşan bir mahkum gibi hissediyordum. Bir mahkum hapishaneden çıktığı zaman,  onun için kalacağı yerin bir önemi yoktur.  Benimde tam şuanda hissettiğim şey buydu. Kalacağım yerin bir önemi yoktu,  önemli olan tek şey o evden kurtulmuş olmamdı.

Hapishaneden çıkan mahkumun özgürlüğü elinde, ruhu dört duvar arasından çıkmıştır. Onlar için kalacak yerin önemi yoktur.  Şimdi bir mahkumun özgürlüğüne kavuştuğu o noktadayım.

Esaretle özgürlük arasındaki o ince çizgide sekiyordum. Her ne kadar özgürlük desemde bunun doğru olmadığının bilincindeydim çünkü o adam benim esaretimdi. Onun bulunduğu düşüncelerim beni esarete sürüklüyordu. Demir parmaklıkların arkasında hapsettim benliğim,  bana orda öylece bakıyordu.  Sanki bir şeyleri kabullenmiş gibiydi ve artık kendini kandırmak istemiyora benziyordu.

O evden çıkmış olmam sadece onun boyundurluğu altından çıktığımı gösteriyordu. Benim asıl özgürlüğüm o adamı kafamda bitirdiğim zaman gelecekti ama olmuyordu. Düşüncelerime savaş açarken yaralanan sadece ben oluyordum. Düşüncelerim sadece beni zehirlerken,  üzerime düşen ruhumun çığlık çığlığa bağırdığı kelimelerdi.

O evden çıktığımda zincirlerimi ayaklarımdan çıkarmış, dışarıya atacak adımın cesaretini sonunda bulmuştum.

O hapishaneden geri dönmemek üzere giderken bile üzerimde,  o adamın izlerini bedenimde taşıyarak şu anda bulunduğum eve gelmiştim.

AYNI KARANLIKTAWhere stories live. Discover now