1.BÖLÜM

2.1K 644 579
                                    


Dalgaların sesi.
Gecenin sessizliğe gömüldüğü bu anda var olan tek sesti. Sessizliğe kıymık gibi batan deniz sanki hiç var olmamış bir melodiyi mırıldanıyordu. Zaman zaman hırçın, zaman zaman ise sakin bir şekilde kulakları dolduruyordu.

Soğuğu içime bedenimi titretene dek çektim. Uzun gece gibi kara saçlarım rüzgarın etkisiyle yüzümü sararken hala kayalara çarpan dalgaların çıkardığı sesi dinlerken, onları gecenin sessizliğine savaş açan bir savaşçıya benzettim.

Parmak uçlarımın soğuktan yavaş yavaş uyuşmaya başladığını hissettiğimde bedenimin iki yanında hafiften titreyen ellerimi, bedenimi sıkıca sarmış olan montumun ceplerine yerleştirirken parmak uçlarımda cebin içindeki pamuksu yüzeyin yumuşak dokusunu hissettim. Soğuk yavaş yavaş bedenimi uyuştururken aklıma gelen bir diğer düşünce acının da insan bedenini ve zihnini uyuşturduğuydu.

İşte! uzun zaman önce yaşadığım şey tam olarak buydu...

Farklı iki terim; soğuk ve acı ikisinin de yaşattırdığı şey aynıydı. İkisi de insanı uyuşturuyordu. İkisinin de sonucu aynıydı. Tek fark içindeki duygunun insana hissettirdiği ruhsal boyuttu.

Ağzımı açıp içime çektiğim nefesi geri bıraktığımda o küçük boşluktan soğuğun buharı döküldü ve dalgalar hırçınca kayalara çarptı. Oluşan o buhar geçmişime sızdı ve kilitli kalan toz tutmuş anılarımdan birini özgürlüğüne kavuşturdu. Geçmiş geleceğe karıştı ve gözlerim kapanırken iki kelime zihnimde can buldu.

"Yetmedi mi?"

Zihnimde yankılanan boğuk sesli bu kelimeler kime ait olduğunu ayırt edemediğim bu sesle birleşince kelimelerin bana olan yakınlığı anılarımda can buldu. Ve aklımdan geçen film şeridi kalbimde keskin bir acıya sebep oldu.

Kafamı hızla iki yana sallarken özgür kalan o anıyı geldiği mahzene, toz tutmuş geçmişime geri gönderdim.

Derin bir nefes içime çektim ve soğuk havayı ciğerlerime hapsettim. Soğuk hava burnumun ucunu sızlatırken tek yaptığım göz kapaklarımı birbirinden uzaklaştırmak oldu. Yavaş ve sakin adımlarla uçurumun kenarına doğru yürümeye başladığımda dalgalar hırçınlaşmaya başlamıştı. Sanki bir ayinin sonuna gelmişiz ve ben birazdan bu uçurumdan atlayarak denizin açlığına son verecekmişim gibi dalgalar coşmuştu. Sakin başlayıp hırçınca biten bir son . Sanki bir şey istiyorlardı
Bir Beden,
Bir Can,
Bir Kurban...

Çektiğim nefesimi geri bıraktım. Burayı birkaç ay önce keşfetmiştim bana huzur veren, sakinleştiren bir havası vardı.
Küçükken korktuğum ne varsa şimdi bana huzur veriyordu.

Hava çoktan kararmıştı ay ait olduğu yerde , gökyüzünde, yerini almıştı. Karanlığı mızrak gibi delen Ay, beyazlığıyla siyahın içinde, ışığıyla karanlıkta duruyordu. Güneş yerini Ay'a bırakmıştı. Büyük umutlar kaderlerini küçük umutlara sarmıştı ama umut asla yok olmamıştı.
Karanlığın hiç yok olmadığı gibi...

Karanlık oldukça umut vardı. Umut kendini en iyi karanlıkta gösterirdi, beyazın en iyi siyahta göründüğü gibi. Umut oldukça karanlık vardı çünkü umudun olduğu yerde onu her zaman bitirmek isteyen bir karanlık vardı. Karanlık umutlarla beslenirdi. Umudun rengi maviydi. Mavinin üzerine siyah çoktan akmaya başlamış ve tüm gökyüzünü sarmıştı.

Gece ve gündüz bir yarışta gibiydiler bitmek bilmeyen bir yarış, bitmek bilmeyen bir savaş. Mavi siyaha, siyah maviye karışırken bir gün daha böyle sonlanıyor ve kazananı olmayan bu savaşın bir günü daha bitiyordu.

Ama olmuştu!

Benim içimdeki bu savaşın bir sonu olmuştu!

Sonsuzluğun bir sonu olmuştu!

AYNI KARANLIKTAWhere stories live. Discover now