Pêvedan-19

20.7K 688 47
                                    

İstanbul'a gelmelerinin üstünden bir hafta geçmişti. Herşey çok güzel ilerliyordu, artık kavgaları azalmıştı, olanlarda kısa sürüyordu. Mardin'den onları arayan tek kişi Rojda olmuştu o da ailesinden gizli arayabilmişti.

Sabahın erken saatlerinde Amed kalkıp karısına kahvaltı hazırlamıştı, birden telefonu çaldı ve dikkati tavadaki yumurtadan telefonun ekranın kaydı. Arayan Ayazdı. "Oo Ayaz! Sen bizi arar mıydın ya?" Amed'in yalan sitemi, Ayazı güldürmüştü.

"Burdaymışsın, niye haber vermiyorsun?" Bu kez de Ayaz sitem etmişti. Amed'in amacı dostuyla görüşmek olsada Ayazın ki çok farklıydı. Hicranın burda olduğunu duymuştu ve onunla konuşabilmek için Amed'i kullanacaktı.

"Yeni geldim, bu akşam boşsan görüşelim." Ayazın istediği de buydu. Amed'in teklifini ikiletmeden kabul etti ve akşam saat 8 de sözleşip telefonu kapattılar. Bu sırada Hicran gözlerini kaşıyarak merdivenleri iniyordu, hala uykuluydu.

Mutfağa gidip "Amed." Diye seslendi. Bu sırada Amed sucuklu yumurta tavasını ocaktan alıp masaya koymakla meşguldü. Hicranı görünce yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. "Nihayet uyandın." Amed omzuna astığı el havlusuyla karısına dönüp elini tuttu ve kendisine çekti.

Hicran ellerini Amed'in göğüsüne yerleştirip dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. "Neden çağırmadın?" Sesinde hala uyku vardı bu da Amed'i gülümsetmişti. "Dün gece uyuyamadın ya... Ondan!" Amed'in sesinde sinsilik vardı, bunu sezen Hicran gülümseyerek kocasının omzuna vurdu ve kollarının arasından çıkıp masadaki yerini aldı.

"Artık burda mı yaşayacağız?" Hicranın sorduğu soruyla Amed duraksadı. Ağzındaki lokmayı yutup kararsız bakışlarla karısına döndü ve "Buna sen karar vereceksin." Dedi. Duraksama sırası Hicrana geçmişti. "Ben.. Bilmiyorum. Kafamı toparlamam için zamana ihtiyacım var."

Bu konu hakkında henüz karar vermemişti, Mardinde ailesi vardı fakat burda olduğu kadar özgür değillerdi. Her yerde onlarca göz, kulak vardı! "Haklısın. Bir süre daha burda kalalım istersen?" Amed'in bu teklifi Hicranın hoşuna gitmişti.

"Peki." Amed gülümsedi ve uzanıp çayından bir yudum aldı. Aklına gelen şeyle kaşlarını kaldırıp karşısında yumurtayı iştahla yiyen karısına döndü. "He birde bu akşam Ayaz gelecek yemeğe, haberin olsun." Hicranın lokması boğazına takıldı.

Birden öksürmeye başlayınca Amed şaşkınlıkla sürahideki suyu büyük bardağa doldurup karısına uzattı. Hicran sudan bir kaç yudum alıp boğazına tıkanan lokmayı yuttu ardından öfkeyle kocasına döndü, kaşları çatık bakışları kılıç gibi keskindi.

"Neden geliyor? Sen mi çağırdın?" Hicranın bu isyanı Amed'i şaşırtmıştı, zira söylediği şeyde onu kızdıracak birşey yoktu. "Ben çağırdım, ne var bunda?" Amed'in sakin sesi Hicranı daha da sinirlendirmişti.

"Ne demek ne var? Sen bana sormadan niye iş yapıyorsun ki?" Hicranın yükselen sesi Amed'i de sinirlendirmişti. Ona bağırılmasından hoşlanmadığını defalarca söylemişti halbuki. "Hicran bağırma! O benim arkadaşım, elbetteki evime gelecek." Amed'in uyarı veren sesi Hicranın vücudunda yanma etkisi bırakmıştı.

"Burası artık yalnız senin evin değil! Bana sormadan insanları davet edemezsin." Hicran sandalyeden kalktı ve bir iki adım geriledi. Bu yersiz öfkesi Amed de şüphe uyandırmıştı. "Sende benim sahibim değilsin Hicran (!) Ayrıca bu saçma sapan tavırlarında sinirimi bozmaya başladı." Amed hala öfkesini kontrol ediyordu.

Fakat bir kaç dakika içinde kontrolünden çıkacaktı. "Karınım ben senin, en azından danışman gerekirdi!" Hicranın sesi titremişti, gözlerindeyse yaş birikti. Amed derin bir nefes alıp bar sandalyesinden kalktı ve karısına yaklaşıp kollarını nazikçe kavradı. "Tamam be güzelim zehir ettin kahvaltımızı, altı üstü Ayaz gelecek ne sıkıntı yaptın!" Hicran burnunu çekip kafasını kocasının göğsüne koydu.

PEVEDANWhere stories live. Discover now