Pêvedan-4

41K 1.2K 42
                                    

Yaşanmışlıklar, Hayallerin üzerine bir gece gibi çökmüştü. Yıldızı olmayan gecede, ışık yapan tek şey;Amed'in tehditkar bakışlarıydı.

Bir insanın hayatını elinden almak sandığı kadar zor olmamıştı, Hicranın artık bir ailesi yoktu fakat acı olan şey, Artık umutlarınında olmayışıydı. Annesine birşey çaktırmamak için bütün gün yüzüne bakamamıştı, üstelik bir daha o gül yüzünü göremeyeceğini bile bile.

Kimseye birşey belli etmese de içi kan ağlıyordu. Düğün günü evinden çıkarken konağa son bir kez bakmıştı ama geri geleceğini bildiği için bu bakış çok kısa sürmüştü, şimdiyse her yeri, herşeyi aklına bir bir kazıyordu.

Unutmak onun için en acılı intihar şekliydi. Nerden geldiğini, kim olduğunu ve onu bu hayata mahkum edenleri bir ömür hatırlayacaktı. Kim unutabilirdi ki; Hayatını zehir edeni?

Bu düşünceler Hicranın boynunu bükmesine sebep olmuştu. Konağın çıkışında annesine öyle sıkı sarılmıştıki, kokusunu bir ömür boyunca unutmayacaktı. Kapıdaki siyah lüks arabaya bindiğinde burnunu çekip gözlerini kapattı ve içli içli ağlamaya başladı.

Bu hali Şivan kahyayı derinden yaralamıştı ama ağası müsaade etmeden bir peçete dahi uzatamazdı. Konağa geldiklerinde Hicran kolunu yüzüne siper edip koşarak odasına çıktı, öyle ki avluda onu bekleyen Amed'i fark etmedi bile.

"Şivan! Ne oldu buna?" Şivan kahya ağasının gür sesiyle ellerini önünde birleştirip boynunu bükerek hazır ola geçti. "Konaktan ayrıldı ayrılalı ağlıyor ağam." Amed derin bir nefes alıp yüzündeki kirli sakalını ovuşturdu.

"İşimiz gücümüz yok, çoluk çocukla uğraşıyoruz!" Ayağa kalkıp merdivenlere yönelirken söylenmeyi ihmal etmiyordu fakat odanın önüne geldiğinde susup derin bir nefes aldı, hayatında ilk kez ağlayan bir kadını sakinleştirecekti.

Hicran kimin geldiğine bakmadan parmaklarıyla oyalanarak ağlamaya devam ediyordu. Amed usulca yanına yaklaştı ve kelimeleri kafasında derin süzgeçten geçirip en doğru cümleyi kurdu.

"Neden ağlıyorsun?" Sadece bunu diyebilmişti. Ağa bile olsa, ağlayan bir kadın karşısında güvercin gibi oluyordu.

"Sen benim neden ağladığımı çok iyi biliyorsun!" Hicranın öfkesi yine sarmıştı ikisini. Ne zaman dinerdi öfkesi? Ne zaman biterdi kini? Bir ömür sürer miydi sahiden?

"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Meydan okurmuşcasına Amed'in karşısına dikildi.

Hayatında ilk kez biri Amed'e kafa tutuyordu ve bu durum onu bir hayli şaşırtmıştı. "Kes sesini! Bende sana meraklı değilim, elimde olsa abinin beynini büyük bir zevkle dağıtırdım!" Amed sakin kalmaya çalışsada Hicranın ayarlarıyla oynaması onu öfkelendiriyordu.

Hicran histerik bir kahkaha attı. "Beynini dağıtırmış! Yapamayacağın şeyin sözünü etme ağa!" Amed'in gözleri fal taşı gibi açıldı. Biri çıkacak ve Amed'e bu sözleri korkmadan söyleyecek öyle mi? Bu zihinleri yakan bir hayaldi.

"Ağa dediğime bakma, senden ne ağa olur nede aşiret reisi!" Hicran yasaklı kelimeleri kullanınca Amed kendine hakim olmadı ve belinden silahını tek hamlede çıkartıp Hicranın kafasına dayadı.

"Seni son kez uyarıyorum! Sesini kes!" Hicran korkmak yerine daha da delirmişti. Amed'in blöf yapmasına dayanamıyordu.

"Hayatından başkası için vazgeçmiş birini ölümle korkutamazsın Amed!" Hicran bu sırada hala ağlamaya devam ediyordu bu yüzdende sesi titrek çıkmıştı.

PEVEDANWhere stories live. Discover now