64. BÖLÜM

13.1K 839 71
                                    

BÖLÜM SONU NOTUNU LÜTFEN OKUYUN!!

Her taraf karanlıkken kasıklarıma giren sancıyla uyanmıştım. Şimdi olmaz. Bu kadar erken değil. Derin ve düzenli şekilde nefesler alarak ayaklandım ve odada yavaşça dolanmaya başladım. Ali gelmemişti daha. Sabah ilk işim arayıp gelmesini söylemek olacaktı ama gelmeden de doğum yapamazdım. Biraz daha sabredin kızım. Lütfen biraz daha içeride kalın.

Kasıklarımda ufak sızı dışında sancım geçince aşağı inip bir bardak süt aldım ve salonda ufak adımlarla yürümeye başladım. Pek hareketlenme yok gibiydi ama yine de çok rahatlamadan karnımı okşayarak dolanmama devam ettim. Kısık sesle de ninni söylemeye başladığımda iyice durulmuş gibilerdi. En azından babalarını bekleyecekleri belli olmuştu. Tam her şey iyi derken aniden tekrardan bir sancı girdi ve tekrardan nefesimi kesmeye yetmişti. Sık olmuyordu sancılar ve birden giriveriyordu. Biraz da beklememin sebebi buydu aslında. İçeridekilerden biri benimle oyun oynuyordu ama bir sağlıkla doğsunlar o zaman gıdıklayarak hesaplarını soracaktım. Bu düşünceyle içim kıpır kıpır olmuş şekilde ninnime devam ettim ve aniden gelen sesle de olduğum yerde irkildim.

"Şule'm!" gözlerim kocaman olmuş tekrardan gelen sancıyı bile göz ardı edebilmiştim kolayca.

"Sen nereden çıktın Ali?" saat gece dörde gelmişti neredeyse ve karşımda duruyordu resmen. Hiç geleceğinden falan bahsetmemişti.

"Ufaklıkların rahat durmadıklarını duyunca hemen geldim." Yüzünde ufak bir gülümsemeyle yanıma yaklaştı ve ellerini karnıma koyduğu anda bütün bedenim rahatlamış ve kasılmalarım art arda vücuduma yayılmıştı. O andan itibaren daha fazla kendimi sıkamamıştım ve bacaklarımdan usulca bir şeyler akıp gitmişti.

"Ali..." kesik bir şekilde ismini söylediğimde onun da gözleri korkuyla açılmış ve sıkıca ellerime yapışmıştı. Evet, gerçekten de doğuruyordum. Artık nefeslerim iyice düzensizleşmeye başladığında Ali'nin eli ayağına girmiş gibi ne yapacağını sorup duruyordu. Bu acı öylesine farklı bir şeydi ki biran benim bile beynim durmuştu. Ali'nin dudaklarının kıpırdandığının farkındaydım ama tek bir kelimesini bile duymuyordum.

"Geliyorlar." Bu sözümden sonra da iyice telaşlanmış gibi evde gürleyiverdi. Sanki her an düşeceklermiş gibi bir elim karnımın tam altındaydı. Su gelmişti ama sancısıyla birlikte gelmişti. Hemen hastaneye gitmemiz gerekti. Yoksa tehlikeli bir şeyler olabilirdi.

"Cemal çabuk arabayı hazırla, çabuk." Merdivenlerden telaşla Seda da inmiş ve yanında da şaşkınlıkla bakakalan bir tane Asya vardı. Bakışları ne kadar komik olsa da kızlarım kendilerini hatırlatmak isterlermiş gibi tekrar bir sancı gönderince gülmeye dair her şey aklımdan uçuverdi. Ali ise hala kulağımda bir şeyler mırıldanıyordu. Sonra buna Asya ile Seda da katılmıştı. Bense sadece derince nefesler almaya çalışıyordum. Bir yandan da bedenimde ki bu ağrıyı bastırmaya. Öylesine farklı bir ağrıydı ki bu, anlatılmazdı. Belimde ki kemiklerim bile iç içe girmişti ağrıdan sanki.

"Ahh... Canım çok yanıyor." Daha fazla susamamış ve ufak bir çığlık atıvermişti. Ali biraz daha hızlı olmaya çalıştı.

"Ne yapayım peki? Ne yapmam gerekiyor benim?" şaşkın sorusuna cevap bile vermeden biran önce arabaya gitmeye çalıştım. Şu anda tek istediğim hastaneye gidip, kızlarıma kavuşmaktı. Sağlıklı bir şekilde kucağıma aldığım zaman bunların geçeceğine emindim. Derin nefesler al Şule. Derin nefes al.

"Doğum çantasını almayı unutmayın. Ahh..." tekrar bir çığlık ağzımdan kaçarken Seda kolumu bırakmış yerini Asya almıştı. Onun da gözleri korkuyla bakıyordu. Ben ne yapayım o zaman? Üç tane birden doğuracak olan bendim.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now