19| Biraz Beni Anla

1.2K 182 151
                                    

Önceki bölüm için koyduğum sınırların yarısı bile geçilmemiş. Gerçekten geçmesi için çok bekledim. Yazdığım bu bölümü unutana kadar bekledim hatta. Yaklaşık bir ay geçti ama sonuç değişmedi. Yemin ederim ki oy atmayanlara yorum atmayanlara bir şikayetim yok. İstediğiniz şekilde okumakta özgürsünüz. Sadece bölümü bekleyenlere haksızlık olduğunu düşünüyorum artık. Bu yüzden yayınlamaya karar verdim.

Kitabı okumaya başlarken benimle birlikte kitabı yaşayan birçok insan vardı. Eskiler bilir, her gün bölüm atardım o heyecanla :') fakat gerçekten artık beni ne atılan oylar ne de yorumlar mutlu ediyor. Çünkü sınır koyarak bunları size zorla yaptırıyormuş gibi hissediyorum. (Yorumlar diye bahsettiğim şey rastgele atılan yorumlar. Örneğin; yorum1, yorum2, yb,yb,yb... Benim tek istediğim sizin düşüncelerinizi duymak)

Umarım kendimi açıklayabilmişimdir

Lacy... Savaşçı, cesur, özel, inatçı, lider ruhlu Prenses Lacy... Bugünlerde kötü kalpli olarak anılan Cadı Lacy... Bir odaya evleneceği güne kadar hapis tutulmuş değil, oda büyüklüğündeki mezarına konmuş Lacy...

Evleneceği şartıyla serbest bırakılmış, evleneceği için tutsak tutulmuş Lacy...

Kaldığı iki gün boyunca, aynı zindandaki gibi, kendine bir köşe belirlemiş ve oradan kalkmamıştı. Ares onu her kontrole geldiğinde iyi olduğunu, yemeğini aksatmadığını ve güzelce uyuduğunu söyleyerek yalanlar uyduruyor, onu seven birkaç insanı da üzmek istemiyordu.

Oda Ares'in sandığının aksine bomboştu. Sadece toprak zemin, gümüşten yapılmış duvarlar ve tavan vardı. Uyuması için ne bir yatak, giyinmesi için ne bir kıyafet, doyması için ne bir yemek veriliyordu. Lacy karnının gurultusuyla ,sayamadığı günler boyunca yaptığı gibi, kollarını kendine sardı. Sanki midesi artık yemek yiyemediği için kendini içeri çekiyordu.

Lacy burada olduğu için kendini kötü hissetmiyordu. Yedi ay boyunca zindanda kalan birini bir hafta mezara koymak çok mu ağır gelirdi? Normal bir insan için belki ama Lacy bu duruma sadece gülmek istiyordu. Kahkahalarla, gözünden yaşlar gelene kadar gülmek... Kralı o kadar korkutuyordu ki kral kendini, kızından korumaya çalışıyordu ve elinden bir şey gelmediği için sürekli onu bir yere hapsediyordu. Bu ülkenin kralı, öz kızından korkan bir acizdi.

Zindanda en azından o küçük boşluktan gökyüzünü seyredebilirken şimdi ise hiçbir şeyi net göremiyordu. Borudan gelen zayıf ışıkla etrafı seçmeye çalışıyordu. Fakat gördüğü tek şey toprak ve yine topraktı. Karanlık onu artık bütünüyle esir almıştı. 

Lacy'nin etrafında umudu olmayan insanlar gibi kara bulutlar değil, tamamen karanlık vardı. Önceden ay ışığına tutunmaya çalışırken karanlığı o ışığı da yutmuştu. Kral, Güneş'in ve Ay'ın parlaklığını Lacy'nin elinden alıp onu karanlığa hapsediyorken Lacy ise karanlığı ile onu yenmek istiyordu.

Artık amacı kral olmak değil, ona bu acıları çektiren kralı cezalandırmaktı.

Lacy açlıkla başını kaldırdı. Gördüğü gümüş tavanla gözlerini kıstı. Tüm bu karanlığa rağmen üstüne yapılan havuz bir şekilde ışığını yansıtabiliyordu. O güzel, parlak ve pahalı tavanın arkasındaki asidin varlığı onu her dakika rahatsız ediyordu. Üstündeki ölümcül sıvıyı unutmak için asla başını yukarı kaldırmamaya çalışıyordu. Tavan ne kadar güzel olursa olsun göründüğünün aksine öldürücüydü.

Öldürücü güzellik böyle bir şey miydi?

Lacy başını tekrar önüne eğdi. Umursamamaya çalışarak elini öne uzattı. Önündeki taşı elinin tek hareketi ile bir sağa bir sola çeviriyordu. Dokunmadan yaptığı bu hareket ona inanılmaz keyif veriyordu. Günlerdir oturduğu yerden yaptığı tek iş buydu.

Lacy ~ Masalsı Gerçekler SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin