"Ben de sandım ki bir Bey ile buluşacaksın. Abin başardı mı yoksa?" Cümleyi duyunca Nehir'in gözleri öfkeyle açıldı.

"Anne sakın sen de abim..."

"Hayır, abin gibi düşünmüyorum sadece..."

"Başka biri var!" Hızlıca ağzından fırladı cümle. Bu işe bir dur demenin vakti kesinlikle gelmişti. İçi rahatladı garip bir şekilde. Annesinin şaşkınlığını görebiliyordu ama gerçek buydu sonuçta.

"Bizimle ne zaman tanıştıracaksın?" Annesi işi resmileştirmek istiyordu ki bunu çok iyi biliyordu Nehir. Artık evlenme vakti gelmişti onlara göre.

"Biraz daha zamana ihtiyaç var. Çok yeni..." diyebildi. Gözlerini kaçırdı hemen. Yeni bile değildi aslında ortada hiçbir şey yoktu ama Nehir'in içinde bir umut da vardı.

"Peki, her zaman senin yanında olduğumu bil. Biliyorsun ki ben de babanla ailemi karşıma alarak evlendim. Abininki sadece gereksiz bir kuruntu."

"Teşekkür ederim anne." Nehir arkasını dönmüş gidecekken annesinin lafı ile durdu.

"O gün onunla mı birlikteydin?" Hızlıca annesine döndü. Açelya yengesi saklayacağını söylemişti oysaki.

"Anne..."

"Açelya ne kadar zeki olursa olsun bazı şeyler benim gözümden kaçmaz biliyorsun ki!" Biliyordu çünkü Nehir de annesine çekmişti. Saklamanın da bir anlamı kalmamıştı artık.

"Evet," dedi sadece.

"Başka bir şey oldu mu?"

"Hayır!" Nehir utanmış ve yüzü kızarmıştı.

"Bu konuda ne düşündüğümüzü çok iyi biliyorsun kızım."

"Anne gerçekten bir şey olmadı. O abimi arayacak kadar düzgün biri. Ayrıca abimler o haklarını (gayet)çıkarılacak evlenmeden önce gerçekleştirdiler. Benim böyle bir hakkım yok mu?"

"Nehir..."

"Ne yani bir gün karşınıza çıksam ve hamileyim desem beni evlatlıktan ret mi edersiniz?"

"Tabii ki hayır ama kızım olmamalı bu durum. Sen hâlâ babanın küçük ve tek kızısın." Nur, Nehir'in ne demek istediğini gayet iyi biliyordu. Derya'nın bu sert tavrını tek yıkabilecek konunun bu olduğunu da biliyordu. Kızı böyle bir blöfü kendi lehine kullanabilecek kadar akıllıydı.

"Akşam görüşürüz." Nehir giderken parfüm kokusu hâlâ salonda duruyordu. Kendi kendine gülümsedi Nur Hanım. Gençlik böyle bir şeydi.

***

Timuçin böyle olacağını kesinlikle biliyordu. Ona musallat olmaya başlayan kadına baktı. Abisi ile adam akıllı konuşmanın zamanı gelmişti. Sezin kesinlikle bu gücü abisinden alıyordu. Bundan emindi Timuçin hele bu zamanlamaya asla anlam veremiyordu.

"İş yerimde de mi beni taciz edeceksin?" Hastaların önünde kesinlikle onunla tartışmak istemiyordu ama o öfke eşiğinin de kıyısındaydı.

"Ben sadece sözünü ne zaman tutacağını sormaya gelmiştim. Telefonla da sorabilirdim ama numaran bende yok."

"Olmayacak da."

"Benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun?"

"Hayır, açıkçası sana karşı kötü bir duygu bile hissetmiyorum sadece beş yıl önce hayatımdan nasıl çıkıp gittiysen aynı şekilde çıkmanı istiyorum."

"O bir hataydı."

"Evime geldiğinde hâlâ bu hatayı onayladığını söyledin. Güvenimi geri kazanamazsın. Lütfen uğraşma artık." İçindekileri dökmüştü ama hâlâ vazgeçecek gibi durmuyordu Sezin. Bahaneleri çok iyi kullanıyordu ki ders de ona çok iyi bir bahane olmuştu.

"Abimle haber yollarım." Arkasını dönmüş kliniğe girecekken Sezin ansızın kolunu tuttu. Timuçin hızlıca kolunu çekerken garip bir ana denk geldiğini hissetti Nehir. Timuçin'in hararetli konuştuğunu görmüştü. Kızdan kaçmak ister gibi bir hali vardı. Elini öyle hızlı çekince daha da emin oldu Nehir. Yavaşça yürümeye başladı ama topuklu ayakkabının gürültüsüne engel olamazdı. Zaten bekleme salonundaki herkes gibi onlar da bakmıştı Nehir'e. Birkaç adım daha attı ve Timuçin'in bir anda değişen yüz ifadesine baktı.

"Yanlış bir zamanda geldim sanırım," dedi masum bir şekilde. Timuçin az önceki öfkeli halini geride bıraktı ve hafifçe gülümsedi.

"Bitmişti zaten." Sezin bir veda bile etmeden yanından geçip giden eski erkek arkadaşına baktı. O kıza olan bakışlarını hiç beğenmemişti. Bu işin peşini de bırakmaya niyeti yoktu. Timuçin avutulmak istiyorsa Sezin ona bunu verecekti.

Timuçin yanında duran güzel kızın buram buram kokan parfümünün kokusunu içine çekti. Sabah erken saatte evlerinin bahçesinde olan o yumuşak çiçek kokusuna benzetti bu kokuyu.

"Nasılsın?" dedi aklına üşüşen pek de hoş olmayan görüntüleri uzaklaştırmak istercesine.

"İyiyim, kurtuluyorum artık dikişlerden." Timuçin köşedeki dişçi koltuğuna yönlendirdi onu. Eldivenlerini giydi ve bistüri ve pens getirdi. Yaraya bakmak için ayna ve sondu eline alınca Nehir ağzını açtı hemen.

"Dilini sakın o tarafa getirme kesebilirim." diye uyardıktan sonra bistüri ile dikiş ipliklerini düğüm yerinden kesti.

"Biraz canın yanabilir," dedi ve ipleri pens ile tek tek çekti. Nehir'in canının acımış olduğunu yüzünü buruşturmasından anlamıştı.

"Biraz sızlayabilir. İşlem bu kadar." Nehir ondan bir adım bekliyordu çünkü bir daha onunla bu kadar samimi olamayabilirdi. Şu gördüğü kız da kafasını karıştırmıştı zaten.

"İyileştiğine göre..." Timuçin o aptal utangaçlığı yenmek istiyordu. Arkadaşları şu halini görseler kesinlikle gülerlerdi.

"Evet," dedi Nehir beklentiyle.

"Benimle akşam yemeği yer misin?" Ona beklentiyle bakan gözlere baktı Nehir. Biraz ağırdan alması gerektiğini düşündü.

"Olur ama bir şartla."

"Nedir şartın?"

"O gün barda hesabı sen ödedin. Ucuz şeyler de içmedim. Yemeği ben ısmarlamak istiyorum."

"Bu hoş olmaz zaten ben..." Cümlesini tamamlayamadı Timuçin duyduğu cümle ile.

"O zaman gelmem," dedi Nehir kararlı bir şekilde.

"Peki." demek zorunda kaldı Timuçin çünkü elindeki tek şansı da kaçırmak istemiyordu.

"Bu akşam uygun mu?"

"Şu an işsizim bunu biliyorsun. Boş vaktim fazla adresi sana atarım."

Timuçin gülümsedi ve koltuktan kalkan kıza baktı. Beş yıl sonra nihayet o kişiyi buldum diye düşündü. Bunu kimsenin mahvetmesine izin vermeyecekti. 

DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yayımda)Where stories live. Discover now