"Hadi kahvaltını et, sonrada güzelce giyin tamam mı? Ben gelip seni alıcam." Hicran bunuda tıpkı diğerleri gibi gülümseyerek söylemişti. Osman bir anlığına gülümser gibi oldu ardından yeniden ifadesizliğe bürünüp kahvaltısını etti.

Hicran odadan çıkıp terasa indiğinde herkesi yemek masasında gördü. Her ne kadar Diyar ağayla aynı sofraya oturmak istemesede buna mecburdu. Yüzünü asıp kocasının yanındaki yerini aldı.

"Bir selam yok mu gelin?" Diyar ağanın sitemkar sözleri Hicranın bir kulağından girmiş ötekinden çıkmıştı fakat yinede günaydın dememezlik etmedi. "Günaydın." Bunu ağzının içinde gevelemişti ve Amed içten içe bu hareketine gülmüştü.

"Anaya babaya ataya böyle mi selam verilir gelin!" Bu kez söz Kureyşe hanımağadan gelmişti, fakat Hicran buna cevap vermeden ağzına lokmaları tıkıştırıp sofradan kalktı.

Odasının penceresinden Diyar ağanın gidişini kollarken duyduğu kapı sesiyle irkildi. "Pencerelerde mi bekliyorsun beni?" Amed, ilk kez alay ediyor gibi konuşmuştu. "Yaa hasretine dayanamadım." Hicran bunu der demez arkasını döndü fakat öyle dalmıştı ki Amed'in onu ensesinden izlediğini bile fark etmemişti bu yüzdende kocasının göğsüne tosladı.

"Şunu baştan deseydin ya." Amed, Eğilip Hicranı öpmek isteyince beklemediği bir hareketle karşılaştı. Hicran var gücüyle Amed'i itip camla arasından çıkmıştı. "Bir anlaşma yaptık Amed! Bana her istediğinde yaklaşamayacaktın!" Amed'in aklı bir anlığına düğün gecelerine gitmişti.

Herşey olup bitmeden önce Hicran ağlayarak Amedle bir anlaşma yapmak istemişti. Evlilikleri boyunca bu gece haricinde yalnızca Hicran kendini hazır hissettiğinde birlikte olacaklardı. Hicran herşeyi yalnızca böyle kabul etmişti, Amed ise bu anlaşmayı yapmak zorunda kalmıştı.

"Lütfen anlaşmaya uy!" Hicran tam arkasını dönmüş giderken duyduğu şeyle kalakaldı. "Benim işim anlaşma yapmak ve onlara uymak! Fakat merak ediyorum, üzerine kuma geleceği zaman sen bu anlaşmaya uyabilecek misin?" Amed içten içe sırıttı.

Hicran omzunun üzerinden saçlarını savurarak çatık kaşlarla Amed'e döndü. Kuma'yı hesaba katmamıştı.

"Ben ağa kızıyım Amed! Ölürümde kumayı kabul etmem!"

Hicran yeniden öfkelenmişti fakat Amed'in kendine bir sözü vardı, artık Hicran ne kadar sinirlenirse sinirlensin Amed kendine hep hakim olacaktı. Burun buruna kaldıklarında Amed, Hicranın emsallerini saymaya başladı.

"Ahu, Zera, Didan, Gülbahar... Bunlarda ağa kızıydı Hicran fakat hepsinin kumalarından olma boy boy çocukları var. Senin farkın ne?"

Amed bunu Hicranı süzerek söylemişti. Ettiği her kelime Hicranın vücudunda yanma etkisi yaratmıştı, elbette bunların hepsini tanıyordu ve hepsininde dediği gibi kumalarından olma çocukları vardı.

Sahi... Hicranın farkı ne?

"Benim farkım kanımdır Amed! Bana ihanet ettiğin gün seni de, o kadını da kendi ellerimle öldürürüm!"

İkiside aslan kesilmiş birbirine kükrüyorlardı. Hicranın öfkesi kocasının söylediği son şeyle yerle bir olup yerini garip bir heyecana bırakmıştı.

"İhanet yalnızca Aşk'a edilir Hicran."

Bir süre daha birbirlerine tehlikeli derecede yakın bir mesafeden baktılar ardından Hicran kendini odadan atıp ağzına gelen kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Ne olmuştu ona? Alt tarafı basit bir cümle duymuştu.

Hayır. O basit bir cümle değildi. O cümlenin içinde tonlarca anlam ve binlerce mesaj vardı üstelik o mesajların hepsini Amed bile isteye vermişti Hicrana. Yine beyni karıncalanıyordu, kalbi ise ona itaat etmeyip hala ağzında atmaya devam ediyordu.

PEVEDANWhere stories live. Discover now