(8) Benimkisi Ölüm Kalım Meselesiydi.

Start from the beginning
                                    

Benden ne istiyor? Kendisi beni öldürecekti o halde neden engel oldu?

Gözyaşları içinde ağlamaya başladım çünkü her şey hemen olsun bitsin istiyorum. Şu anda geride bıraktığım her saniye benim için işkencelerin en büyüğüydü. Boğazımda çıkan hırıltılı sesler kulak tırmalıyordu. Her hıçkırığım onu daha fazla kızdırıyordu. Bunu aldığı sinirli nefeslerin yüzüme tokat gibi çarpmasından anlıyordum. Dişlerinin arasından, "Kes şunu!" diye bağırdı. Yapamadım, içinde bulunduğum merdümgiriz ruh halim daha fazla ağlamama sebep oluyordu. "Sana şunu kes dedim!" Yumruğu hemen kulağımın yanından geçmiş ve duvarla bütünleşmişti.

Korkuyla sıçradığım esnada omuzlarımı kavrayıp beni sarstı. "Neden? Ölüm senin için kurtuluş olur!" dedi öfkesiyle her ikimizi yakıp geçerken. "Sende bunu isterken beni engelleyen şey ne?" Öfkeli sesi tereddütlerle doluydu. Beni öldürmek istiyor fakat bunu yapamıyor gibiydi.

Sorduğu sorunun cevabı bende yoktu. Elini uzattı ve göğsümün üzerine yani tam kalbimin üzerine bastırdı. Bana o kadar yakındı ki verdiğimiz nefesler birbirine karışıyordu. Kalbimin üzerinde yırtıcı bir pençe gibi duran eli fazla sahipleniciydi. Kalp atışlarımı duyabiliyordu. Kalbim onun elleri altında kuş gibi çırpınıyordu. Nefes al ver, nefes al ver. Sürekli bunu kendime hatırlatsam da yutkunamıyordum bile. Yüzünün bana yaklaştığını hissedince gözlerim korkudan irice açıldı. Kalbim ağrımaktan bitkin düşmüştü ve nefes almak için yeterli alan yoktu. Yanağıma sürtünen sakalları sertçe yutkunmama neden oldu. Yanağı benim yanağımın yanındaydı ve dudakları kulağımın çok yakınında duruyordu. "Kalbinin tek sahibi benim!" dedi hâlâ öfke barındıran bir sesle. Bu sözler ucu açıktı ve ben başka yerlere çekmek istemiyordum. Onun için sadece değer verdiği, almak istediği kalbin sahibiydim.

Soğuk elini göğsüme biraz daha bastırınca kaburgalarımın birbirine girdiğini hissettim. Korkudan sesimi çıkaramıyor, onu kendimden uzaklaştırmak için dokunamıyordum. "Ölü ya da diri benim olan kalbi alacağım." Bu sefer sesi daha farklıydı, hırıltılı ve boğuk çıkmıştı. Konuşurken dudakları kulağıma sürtünüyordu ve bu kalbimin daha hızlı çarpmasına neden oluyordu.

Ölü ya da diri demişti.

Yanağı bir kez daha yanağıma sürtündüğünde ayaklarımın altındaki zeminin kaydığını hissettim. Midemde binlerce baloncuk oluşuyor ve hepsi uçuşuyordu. Yanağımdaki teni derimin altına işliyor ve kan akışımı durduruyordu. Damarlarımda kızgın lavlar akıyordu sanki baştan sona beni yakıp küle çeviriyordu. Bana ne yaptığını bilmiyordum. Bana yaptığı şeyi sevmemiştim fakat iyi hissettiriyordu. Bunu kabul etmek bile ürpermem için yeterliydi. "Zaman doldu Melez Kız." Fısıltıyla söyledikleri hızlanan nabzıma balyoz etkisi yaratmıştı.

Aniden benden uzaklaştığında rahat bir nefes almıştım ki gölgesinden yerdeki bıçağı aldığını gördüm. Duvara doğru iyice sindim. Yağmurda sırılsıklam olmuş bir kedi gibi karanlıkta sığınacak yer arıyordum. Aramızda sadece beş veya altı adım vardı. Bıçağı duvara fırlattığı için aramızdaki mesafe açılmıştı. Bana doğru bir adım attığında kapıya ne kadar yakın olduğumu fark ettim. İkinci adımıyla hızla arkamı döndüm ve elimi kapının kilit sistemine bastırdım. Anında açılan kapıyla kendimi odadan dışarı atmayı başarmıştım. "Koşmak bile sana yasak," diyen sesini duydum. "Gerçekten benden kurtulabileceğini mi sanıyorsun?" Arkamda alayla söyledikleri daha çok korkmama sebep oluyordu.

Koşmuyordu, benim aksime adımları sakin ve yavaştı. Biliyordu kaçacak yerim olmadığını. Merdivenlerden insem ilk katı bitirmeden nefessizlikten tıkanacaktım. Asansör ise en büyük kâbusumdu. Lânet olsun, kapana kısılmıştım. Karanlık koridorda kendimi zorlayarak koşmaya başladım. "Benden kaçamazsın Dolunay Surat." Sakin sesi beni çıldırtıyordu.

ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu)Where stories live. Discover now