(2) Suikastçi Gölge.

361K 15.4K 20.9K
                                    

Medya Yeşil: Saçlarını daha koyu kızıl hayal edin.

“Hayat bize seçimler sunardı ama zor olanı seçmek bizim kararımızdı.”

Telesekreterine düşen mesajla koşu bandını durdurdu ve bir havlu alarak yüzündeki teri kabaca sildi. Mesajın Lucas’tan geldiğine emindi çünkü onun numarasını Lucas’tan başka kimse bilmiyordu. Bir yandan mesajı dinlerken diğer yandan boynundan göğsüne doğru akan terleri siliyordu. Lucas’ın, “Gölge tam sana göre bir iş var elimde,” diyen sesini dinledi. “Müşteri özellikle bu iş için seni istedi, beni ara dostum.” Lucas onu sadece iş için arardı. İkisinin arasındaki tek dostluk telefon üzerinde olan konuşmalarıydı.

Lucas’ı aramak konusunda hiç acele etmedi ve kendisine sert bir kahve yaptı. Son yaptığı iş onu bayağı yormuştu. Kurbanının ölmeden önce attığı çığlıkları hatırlayınca dudakları yavaşça kıvrıldı ve o, bunun farkında bile değildi. Hiçbir acı görünmeyen bir düşmandan daha korkutucu olamazdı. Telefonu ikinci kez ısrarla çalınca açmak zorunda kaldı. Eğer telefonu açmazsa Lucas’ın akşama kadar arayacağını iyi biliyordu. “Uzatmadan konuya gir,” dediğinde sesi fazlasıyla sıkılmış geliyordu. Uzun uzun sohbet edecek biri hiçbir zaman olmamıştı.

Lucas onu sinirlendirmenin ne denli kötü olduğunu bildiği için, “Bu seferki iş çok büyük dostum,” dedi. “Bakan bizzat seni istedi.” Sesi fazla heyecanlı geliyordu.

Gölge rahatlamak adına derin bir nefes aldı. ”Konuya gir Lucas.” Boş konuşmaktan nefret ederdi ve Lucas bir türlü lafı uzatmadan asıl meseleye gelmeyi öğrenememişti. Lucas’ın bu konudaki gevezeliği her defasında onu deli ediyordu.

Lucas, “Daha önce Ötanazi Okulunu duydun mu?” dediğinde onun tedirginliğini hissetti. Lucas şu zamana kadar aldığı tüm işleri ona ayarlayan bir aracıydı. Gölge’nin kırmızıçizgilerini çok iyi bildiği için aldığı işler konusunda seçici olmayı bilirdi. Bunu bilmesine rağmen sesi şu anda gergin çıkıyorsa bunun tek bir anlamı olabilirdi. Gölge’nin onaylamayacağı bir işi onun için almıştı.

Herkes gibi Ötanazi Okulunu o da duymuştu. İdam cezasına çarptırılan mahkûmların ölmeleri için kurulmuş bir okul. Okul Alaska’daydı ve doğrudan Amerika Birleşik Devletlerindeki bir hapishaneye bağlıydı. Evet, Ötanazi Okulu Amerika’daki bir hapishaneye bağlıydı ve hapishanedeki sıra dışı mahkûmları satın alıyorlardı. Hepsi idam cezası aldığı için okuldaki ölümler yasaldı. O okulda kaçmak imkânsız, yaşamak ise imkânsızın ötesindeydi. Er ya da geç seçilen mahkûmların hepsi öldürülüyordu. Hapishanenin aksine okuldaki her şey serbestti. İçki, sigara, uyuşturucu, ölüm ve daha birçok pislik serbestti. Ötanazi yetkilileri kendilerince ölmeden önce oradaki mahkûmları mutlu ediyorlardı. Mahkûmları hapishanedekiler yerine okuldaki öğretmenler öldürüyordu. Sıradan bir okul değildi. Öğretmenler aslında bilim adamlarıydı ve öğrencilerin hepsi de deneylerinde kullanacakları mahkûmlardan seçilmiş deneklerdi. Oradaki öğretmenlere göre hepsi kadavra ya da denekti. Ötanazi Okulu seri katillerin, tecavüzcülerin, hırsızların, sadistlerin ve daha birçok ağır ceza almış mahkûmların gittiği bir yerdi. Amerika’da idam cezası yasal olduğu için okulun varlığı sorun teşkil etmiyordu.

Tekrar Lucas’ın sesini duyunca kafasındaki düşüncelerden sıyrıldı. Lucas, “Enerji bakanı Nicholas Green’in kızı o okulda,” dedi heyecanla. “Babası kızının kalbini söküp ona götürmeni istiyor. Bu senin için çocuk oyuncağı Gölge.” Lucas’ın söylediklerinden sonra doğru duyup duymadığına emin olamadı. Bakan kendi öz kızını niye öylesine bir pislik çukuruna göndermiş olabilirdi ki?

“Hangi kızından bahsediyorsun?” diye sordu çünkü bahsi geçen enerji bakanının iki kızı vardı.

Lucas cevap vermek yerine bir süre sustu. Fazlasıyla geveze biri olduğu için bu suskunluğu onun dikkatinden kaçmamıştı. Daha sonra ise, “Şu herkesin dilinde dolanan melez olan kızı,” deyiverdi. Ne? O kız bir söylentiden ibaret değil miydi?

ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu)Where stories live. Discover now