Oyunlar

2.2K 125 13
                                    

OYUNLAR

Gözlerimi hızlı bir şekilde silahlarda gezdirdim. İstediğim eşyaları seçmek için 60 saniyem vardı. Ondan sonra burası tam bir kan gölüne dönüşecekti. Ölüler, kan ve çocuk cesetleriyle dolu bir kan gölü.

Gözümü silahlarda gezdirirken bir balta gördüm. Hayır, baltalar. Benim olmaları gerekiyordu. Aynı zamanda 1. Mıntıka'daki çocuğun da onları süzdüğünü gördüm. O da balta kullanmakta oldukça iyiydi; eğitimlerde sürekli balta kullanmıştı."Hayır, onlar benim. Onlara elini sürmezsin." diye geçirdim içimden. Ama aynı zamanda su ve yemek de bulmalıydım. O bir kariyerdi. Ondan önce baltalara ulaşıp onları alırsam, yiyecek almaya vaktim kalmayabilirdi. Öldürdüğüm insanların erzaklarıyla yetinebilirdim. Ama yeteri olur muydu? Bilmiyordum. Ben bunları düşünürken, sadece on saniye kalmıştı.

"10,9,8..."

Baltaya fazla yakındı. Ona yetişebilirdim, ama yetişemezsem beni oracıkta öldürürdü. Yakınlarda işe yarar birşey var mı diye bakmaya koyuldum.

"7,6,5,4..."

Yakınımda kısa bir kılıç ve bir çanta vardı. En iyisi onları almaktı. Kendimi hazırlayıp onları hedef aldım.

"3,2,1...0."

Gong sesinin duyulmasıyla çanta ve kılıca doğru koştum. Etraf şimdiden karmakarışık olmuştu. Birkaç kişi silahlarını kapıp öldürmeye başlamışlardı bile. Bazıları ormanın içinde kaybolmuştu. Bazılarının da cesedi kan gölünün içinde yüzüyordu.

Ben kılıca doğru giderken, 1. Mıntıkadakı çocuk da tam karşıdan bana doğru geliyordu. "Baltaları istemiyor muydun sen?" dedim sadece kendımın duyabileceği bir sesle. Ama o, kılıcı almaya gelmiş olmalıydı. Elinde ne balta ne de ayrı bir silah vardı. Ama beni etkisiz hale getirmek için silaha ihtiyacı yoktu. Hemen kılıcın olduğu yerde bıraktım ve çantayı alıp ormanın içine doğru koşmaya başladım. Kan gölünde ölemezdim...

O çocuğun baltalar yerine neden kılıca gittiğini anlamam için biraz zaman geçmesi gerekti. Tahminime göre, kariyerlerin planı buydu. Silahları kendi isteklerine göre değil, müttefikleri için alıyordu ki diğer haraçların kafası karışsın. Yani o kılıcı alırken, başka bir kariyer de onun için baltaları alıyordu.

Arkama bakmadan koşarken, bir yandan da çıkabileceğim bir ağaç arıyordum. Çantamdakilere bakmak ve soluklanmak için en güvenli yer bir ağacın tepesiydi. Az daha ilerledikten sonra küçük bir ağaç gördüm. Hemen üst dallarından birine tırmanıp kendimi yaprakların arasına gizleyip çantayı açtım. Kan gölündeki en büyük çantalardan biriydi; içinden işe yarar birşeyler çıkmasını umuyordum. Elime gelenleri teker teker çıkardım. Bir termos vardı. Hem de içi dolu! Tuhaf, ne işe yaradığını bilmediğim küçük bir sıvı,bir torba kurtulmuş et ve küçük bir bıçak; kimseyi öldürmeye yaramazdı ama başka işlere yarardı. Hepsi bu kadardı. Her ne kadar çoğu haraçtan daha fazla erzak almış olsam da aklım hala baltalardaydı. Acaba tahminim doğru muydu, balta 1. Mıntıkadaki çocukta mıydı? Yoksa onu başka biri mi almıştı? Bilmiyordum.

Aklımı baltalardan uzaklaştırınca, sığınak bulmam gerektiğini hatırladım. Akıl hocam Verdant'ın bana tembihlediği ilk şey buydu; bir sığınak bulmalıydım. Verdant çok sıcak biri sayılmazdı, fırsatçıydı ama zekiydi. Bu nedenle onun tavsiyesine uyup bir sığınak bulmaya koyuldum. Hemen ağaçtan inip, dümdüz ilerlemeye başladım...

Biraz ilerleyince, bir ağaç kovuğu buldum. İçine girdim ve yandaki otlardan topladığım parçalar ve çalılara girişini örttüm. Çok kolay olmuştu. Evde de annemden saklanmam gerektiği zamanlar bunu yapardım. Beni asla bulamazdı.

71. Açlık OyunlarıWhere stories live. Discover now