"Daye. Ben yapamayacağım." Hicranın sesi titremişti. Yapamayacağının farkındaydı zira aklı da kalbide bir başkasına aitti, ona ihanet etmektense ölmeyi yeğlerdi. "Hicranım, bak güzelim biliyorum zor hemde çok zor ama buna alışmak zorundasın. Amed Ferzan artık senin kocandır, bunu bilirsen, buna alışırsan hayatın daha kolay geçer güzelim." Zilan hanımağanın sözleri bir ok gibi saplandı Hicranın yüreğine.

Çaresizce boynunu eğip tüllü kapıyı araladı. Odanın içerisi karanlıktı ama yerdeki mumlar az da olsa odaya ışık veriyordu. Hicranın burnuna çarpan gül kokusu başını döndürsede kısa sürede alıştı, Karşısındaki geniş yatağa annesinin yardımıyla oturunca elini öpmek için duvağını kaldırmaya yeltendi ama Zilan hanımağa ellerini tutup durdurdu.

"Açma. Kocan açacak." Hicran, duvağın altından göz devirsede birşey belli etmeden annesinin elini duvağının üstünden öptü. Kısa sürede odada tek kalınca gözüne hücum eden yaşları daha fazla tutamadı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Aklına İstanbulda onu bekleyen sevgilisi Ayaz Karahan geldi. Mardine gelirken Ayaz'a bir hafta sonra döneceğini söylemişti zaten başka şekildede ikna olmamıştı. Hicrana olan sevgisi o kadar büyüktü ki; Aşkından canını bile feda ederdi. Şimdi ise Hicran bu aşka ihanet edecekti.

Her iki taraf içinde zor gözüken bu durum Hicranın nefesini kesiyordu. Bu mecburi bir ihanetti, Elbet birgün Ayaz da bunu anlayacaktır.

Kapının ardından duyulan sesler Hicranın kafasını, oynadığı el parmaklarından kaldırmaya yetmişti. Kapı açılmak üzereyken Hicran burnunu çekip göz yaşlarını sildi ve elini kalbinin üzerine koyup 'Affet Sevgilim' dedi. Ne tuhaf, Ayaz tamda bu sırada sanki olan biten herşeyi hissetmiş gibi uykusundan kan ter içinde uyandı.

Amed, odaya girince yatakta oturan Hicranı uzaktan süzdü ve yanına yaklaşıp cebinden çıkardığı 5i bir yerdeyi boğazından nazik dokunuşlarla geçirdi. Nihayet ikisi de birbirlerini göreceklerdi. Amed duvağı yavaş yavaş kaldırdığı için karşısına ilk önce Hicranın kırmızı rujlu dudakları çıkmıştı.

Küçük burnu ve uzun kirpikleride gün yüzüne çıkınca duvak Amedin elinden kayıp düştü. Hicranın saf ve masum güzelliği Amedi adeta hayal deryasına kapılmış gibi hissettirdi. Hicran içinse Amedin gözleri bir korku tüneli gibiydi, içeride nasıl bir canavarın var olduğunu bilmiyordu.

Amed ve Hicran 1 dakika boyunca göz bile kırpmadan birbirlerinin gözlerine baktılar. Amed hayran kalmıştı adeta! Karşısında su gibi duru bir güzellik vardı, ve bu güzellik onun karısıydı. Hicran ise karşısında bir ateş topu görüyor gibiydi, ne kadar uzak kalırsa o kadar uzun yaşacayacağını düşünüyordu ama o da etkilenmişti Amed'den.

Odadaki açık olan balkon kapısından içeriye sıcak bir rüzgar girdi. Bu rüzgar Hicranın saçlarını sarıp sarmaladı ve o sakladığı saf kokuyu Amed'e sundu. Amed, Hicranın saçlarından aldığı menekşe kokusuyla mest olurken gözlerini kapatıp dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Bu öpücük o kadar saf ve masumdu ki; ikiside şaşırmıştı.

Fakat çok geçmeden Amed kendini Hicrana, Hicran ise kendini Amed'in kollarına bıraktı. İkiside sanki yıllardır bu günü bekliyormuş gibiydi, birbirlerine adeta kavuşmuşlardı.

O gece Mardin görüp göreceği en güzel çift'e açmıştı kollarını. İstanbulda ise herkes mışıl mışıl uyurken Ayaz odada volta atarak sevgilisi Hicran'a ulaşmaya çalışıyordu. Sabaha karşı Hicran yataktan kalkıp sessizce odadaki banyoya girdi.

Aynadaki yansımasından öyle korkuyorduki zar zor bakabilmişti. Yüzünde Amedin ellerini hissediyor gibiydi. O eller Hicranın tüm umutlarının katili olmuştu, en azından Hicran öyle düşünüyordu.

PEVEDANWhere stories live. Discover now