•Bölüm 1•

13 1 0
                                    


''Finny! Kameramı yine sen mi aldın?..... Hey! Kime diyorum.''

Odadan hızla çıktım ve merdivenlerden indim. Tahmin ettiğim gibi yine kameramı almıştı. Tanrım! Video mu çekiyordu o?!

''Finn!'' Takılmıyordum. Tamam kendi kaşındı.

''Finny bu konuyu konuşmuştuk. Madem kameramı benden izinsiz alabiliyorsun, bilgisayarını ödünç almamda sorun yok sanırsam.''

Aniden kafasını bana döndürdü.

''Hadi ama Jack. Kendininkini kullan. Ben senin gibi milyonlarca oyun yükleyip bilgisayarıma kaba davranmıyorum. Hem tanrı aşkına sana bir daha bilgisayarımı verir miyim sanıyorsun?! 2 MacBook Pro bozdun sen kardeşim.''

Otuz iki diş sırıtarak ona baktım. Alt dudağımı ağzımın içine yuvarlayarak üst dişlerimi öne çıkarttım. Bu ifademden nefret ettiğini biliyordum. Kaşları çatıldı.

''Sanırsam hala 5 yaşındasın. Sorun değil çünkü seninle bir saniye daha aynı havayı soluyamam.'' Dedi ve üstünden battaniyeyi çekip koltuktan fırladığı gibi odasına gitti. Hıh. Hiç değilse kameramı rahat bırakmıştı. Yine onun uyuz olduğu ifadelerimden birini takınarak kameramı elime aldım. ''Ahh, onun pis işlerine istemeden de olsa ortak olduğunu biliyorum Sally. Merak etme seni bir daha elleyemeyecek.'' Psikopatlık derecesinde kamerama bağlıydım. Evet, o benim Sally'imdi. Aramızda bir bağ vardı. Bir kere o benim ilk kameramdı. Çok iyi hatırlıyorum. Doğum günümdü. Her zaman bir Canon kamera istemişimdir. Aileme aylarca yalvarmıştım. Fotoğraf çekmek benim hayat felsefemdi. Finny sadece bunu kıskanıyordu. Ah, kıskanmamak mümkün müydü ki.

Egomun yine tavan yaptığı anlardan birindeydim. Kapı çaldı. Zıplayarak kapıya doğru ilerledim. Yine posta gelmiş olmalıydı. Günün bu saatini çok seviyordum çünkü hep bu saate geliyordu posta. İzleyenlerim, bana birbirinden güzel mektuplar ve benim için manevi değeri yüksek hediyeler yolluyorlardı. Onları açmaya bayılıyordum. Tabii Finn benden önce davranmazsa.

Kapıyı açtım. Tom yine elinde kocaman paketlerle karşımda duruyodu. ''Selam Jack. Sana yine kargolar dolusu mektup geldi. Hatta bazılarının aşk mektubu olduklarına eminim. Hayranların var ha!''

Tom'u seviyordum. Bir kere postalarımı getiriyordu. Her gördüğümde sevindiğim sayılı insanlardandı. -tabi posta geldiği sürece-

''Selam Tommy.'' Elindeki paketleri alıp yere yığdıktan sonra Tom'a teşekkür edip kapıyı kapattım.

Ardından kargoları açmak için mutfağa bıçak almaya gittim. Gitmişken bir bardak da su içip içeri geri döndüm.

''Finny!! Hey! Patilerini onlardan uzak tut!''

Elimdeki bıçağı görünce gözleri büyüdü. Yerde poposunun üstünde geriye doğru kaydı. ''Sakin ol İkiz! Bana bir şeyler gelmiş mi diye bakıyordum. İyice paranoyaklaştın dostum.''

Böyle bir anı yakalamışken durur muydum? Hadi ama burda benden bahsediyoruz. Mümkün değil.

''Üzgünüm Finny. Bunun bir gün olacağını biliyordun. Neden şimdi olmasın ki?'' Dedim psikopatça sırıtarak.

Gözleri daha da büyüdü ve yerden hızla kalktı. Bense küçük oyunumu devam ettiriyordum. Koltuğa doğru ilerleyerek kameramı eline aldı. Pencereye doğru yürüdü.

''Hey! Yaklaşma yoksa Sallyciğine hoşçakal bile diyemezsin.'' Dedi. Sırıtma sırası ondaydı sanırım.

''Aklından bile geçirme. Ayrıca bu ev dubleks hatırlatırım. Ve biz şu anda alt katında bulunuyoruz. Pencereden düşünce ne kadar zarar alabilir ki?'' Gözleri pencereden dışarı kaydı. Kafasını eğip yüksekliği ölçtü. Haklı olduğumu anlamıştı.

''Peki. Onu öldürmek için farklı bir yol seçeceğim o halde.'' Yerinden fırlayıp odasına kaçtı. Ah Hayır! Ne yapacağını biliyordum. Bir kağıt öğütme makinası vardı onun. Kahretsin. Sally!!

Uçarak -ciddiyim- odasına girdim. Yine beni yanıltmamıştı. Hayır, Sally. Daha çok genç.

''Peki peki ateşkes imzalamayı teklif ediyorum. Yavaşça kamerayı yere bırak sadece.''

Bana sinsice bakarak, ''Bu işten çıkarım ne olacak?''

''Ne istiyorsun?'' Dedim bıkkınca. İkiziniz varsa beni anlıyorsunuzdur.

''Ben de videoda olacağım. Hem bensiz senin kanalın bir hiç. Hayranların beni seviyor. Yorumlardaki kalpler neden var sanıyorsun.'' Hah! Bir de egoist.

''Peki tamam. Sadece onu bırak artık.''

Elindeki kamerayı yatağa bıraktı ve pis pis sırıtarak yanımdan geçip odadan çıktı. Baş belası Finny!

Ha bahsetmeyi unuttum. Video olayından anlamışsınızdır zaten. Bir YouTube kanalına sahibim. Tam 4 milyon abonem var ayıptır söylemesi. Yaklaşık 2 yıldır bu işi yapıyorum ve 18 yaşındayım.

Aslında şu an üniversiteye başlamam gerekiyor biliyorum. Ama fotoğrafçılık üzerine bir üniversiteye gitmek istediğim için okulum daha geç açılacak. Burada okuyorum yani Londra da. Benim için okuduğum üniversitenin yaşadığım yerde olması en büyük artıydı. Finn ise daha karar verebilmiş değil. İki üniversite arasında seçim yapmayı düşünüyor. Biri Lonrada, diğeri ise New York'ta. Evet, ne kadar uzak olduğunu biliyorum. Eğer New York'a giderse yılda birkaç kez görüşebileceğiz. Tamam her ne kadar birbirimizi sinir etmek için türlü yöntemler arasak da biz ikiziz. Adı üstünde bir elmanın iki yarısın gibi. Onsuz bir hayat düşünemiyorum.

Telefonuma gelen bildirimle düşüncelerimden ayrıldım. Kanal yine bildirimlerle dolup taşmıştı. Odama gidip bilgisayarımın başına oturdum. Yorumları kontrol edip istatistiklere göz attım. Harika gidiyordu her şey! Giderek daha çok insana ulşıyordum. Beni takip eden herkes, bana ve Finn'e sevgi dolu mesajlar yolluyordu. Hepsine minnettardım.

.....................

Herkese merhaba! Bu benim Wattpad de yayınladığım ilk hikayem. İlk bölüm daha giriş gibi olsun diye olaysız yazdım. Jack ve Finn'i bu bölümde tanıttım. Umarım onları seversiniz çünkü başrollerimiz ikizler.

İkizlerle Tanışın!

F ve Jack Harries

F ve Jack Harries

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
My YouTube Love || @littlebitfangirl || TürkçeWhere stories live. Discover now