*20.Bölüm*

2.5K 161 38
                                    

İki hafta sonra sefer hazırlıkları başlamıştı. Devletşah sultan ne kadar konuşsa da hünkarı ikna edememişti. Üstelik sultanım ve prenses te savaşa gidecekti. Bütün şehzadeler de orada olacaktı. Bu oldukça canımı sıkıyordu. Bu hususu konuşmak için sultanımın dairesine girdim. Oldukça düşünceliydi.
"Sultanım sizinle konuşmak istediğim bir konu var," dediğimde bana baktı.
"Söyle Neslişah."
Boğazımı temizledim.
"Savaşa ben de sizinle gelecek miyim?"
"Hayır. Sen burada Gülbahar ve Hümaşah sultanla kalacaksın."
Kaşlarımı çattım.
"Ama sultanım siz orada olacaksınız. Şehzadelerimiz... Yanınızda olsaydım."
Eliyle beni susturdu.
"Harem tek başına kalamaz. Burada kalacaksın."
Böylece konu kapandı. Günler geçtikçe canım daha da sıkılıyordu. Sonunda sadrazam Sinan paşa hünkara sefer hazırlıklarının tamamlandığını söyledi. Türkmen orduları da destek verecekmiş. Bayezid Han ordularına güveniyordu. Kim güvenmezdi ki? Korkusuzca Konstantinopolis'i bile kuşatmaya gitmişlerdi. Yine de Timur Han korkmuyordu dekorkuyorum,"ay sonra hünkar sultanımın dairesine geldi. Arka odadaydım.
"Devletşah yakında yola revan olacağız. Şehzadem Mehmet te yoldaymış. Birkaç güne gelir Allah'ın izniyle."
Sultanım içini çekti.
"Korkuyorum hünkarım. Hatun başımıza ne ederiz cenk meydanında?"
Hünkar güldü.
"Onca askerimiz var sultanım. Korkma bir şey olmaz size."
Ben çok korkuyordum. Sultanımın dönememesinden çok korkuyordum. Gece uykular haram olmuştu. Sürekli savaşla ilgili kabuslar görüyordum. Sarayı basıyorlardı. Herkesi öldürüyorlardı.

Güzel bir sabah şehzade Mehmet geldi. Hünkarla savaş hakkında uzun uzun konuştular. Yeneceklerinden ve Timur Han'a hadlerini bildireceklerinden emindiler. Onlar bahçede yürürken biz de sultanımla arkalarından yürüyorduk.
"Çok korkuyorum," dediğinde ona baktım. Gözlerinde derin bir korku vardı.
"Döneceksiniz sultanım. Hepiniz sağ salim döneceksiniz."
Gülümsemeye çalıştı. Hiç gitmek istemediğini biliyordum ama mecburdu. Hünkar illa tutturmuştu geleceksiniz diye. Epey yürüyüp geri döndük. Sarayda son iki gece kalacaklardı. Şehzade Mehmet dinlenir dinlenmez yola çıkacaklardı. Gece olup el ayak çekilince Dilara'nın günlüğünü okudum. Bazen ağladım,bazen güldüm. Eski anılarım canlandı gözümde. Deftere sarılıp gözlerimi kapattım.

Gidecekleri gün erkenden kalktık. Bütün sarayı bir telaş sarmıştı. Herkes koşturup duruyordu. Sultanımın eşyalarını hazırlamaya yardım ettim. İki kız da şehzadelerin eşyalarını hazırlıyordu. Akşamüzerine doğru hazırlık bitti. Dış avluya kadar geçirdik hepsini. Şehzade Mehmet elimi tuttu.
"Görüşürüz Neslişah. Keşke sen de gelseydin bizimle."
Gülümsedim.
"Olsun şehzadem. Sizi bekliyor olacağım."
Şehzade Musa'ya ve İsa'ya sarıldım. Sıra Devletşah sultana gelmişti. Gözlerine baktım.
"Sultanım..."
Bir şey demeden sarıldı bana. Ben de sarılıp ağlamaya başladım. Kulağıma fısıldamaya başladı.
"Geri döneceğim Neslişah. Beni bekle olur mu?"
Ayrılınca başımı salladım.
"Lütfen dönün sultanım. Dönmezseniz yaşayamam."
Gözlerini silip onu ilk gördüğümki gibi asil bir şekilde yürüyüp arabaya bindi. Pencereye elini koydu. Gözlerimde yaşlarla el salladım. Araba gittikten sonra bile uzun süre arkalarından baktım. Geri dönüp dönmeyecekleri muammaydı.

Sabah uyandığımda üzgündüm. Koca sarayda tek başına kalmıştım. Prenses bile yoktu. Mahpeyker kalfayla birlikte kahvaltı ettik.
"Sence dönecekler mi?" Dediğinde ona baktım.
"İnşallah. Dönmezlerse bize ne olur?"
Yutkundu.
"Haremi kapatırlar. Herkesi gönderirler."
Venedik'e geri dönmek... Giderdim ama aklım burada kalırdı. Sultanlara,şehzadelere ne olduğunu düşünüp dururdum ömrümün sonuna kadar. Bu düşünceyle ürperdim. Yemekten sonra taşlığa indim. Cariyeler suskunca oturuyorlardı. Beni görünce ayağa kalktılar.
"Savaştan haber var mı Neslişah hatun?"
Boğazımı temizledim.
"Henüz yok. Haber gelince size de haber vereceğim. Hünkarımız evellallah kazanıp gelecek savaşı."
Hep bir ağızdan amin dediler. İş yaparak oyalanmaya çalıştım. İşe de yaradı. Yorgun düşene kadar çalıştım. Karanlık olunca odama geçip divana oturdum. O an aklıma saraya geldiğim ilk günden beri yaşadıklarımı yazmak geldi. Zaman da geçerdi hem. On sayfayı tamamlayınca uykudan gözlerim kapanmaya başladı. Kağıdı katlayıp uyudum.

Bir hafta sonra haber geldi. Ordu Ankara'ya doğru ilerliyormuş. Henüz Timur Han'ın ordusuyla karşılaşmamışlar. Birinin öldüğü yazacak diye ödüm koptu. Hepsinin iyi olduğunu öğrenince çok sevinmiştim. Gidip herkese söyledim. Herkes çok sevindi. Şerbet dağıtıldı. Yine de gece uyumak için yattığımda yine de aklım sultanımdaydı. Oralarda ne yapardı? Üşüyor muydu acaba? Beni özlemiş miydi? Ben onu çok özlemiştim. Keşke şu an yanımda olsaydı. Kaideleri unutup sarılırdım ona. Hem de sıkı sıkı. Akşamüzeri hasbahçeye çıktım. Sanki çiçekler bile hüzünden solmuşlardı. Birkaçını suladım. Bir zamanlar valide sultanın,Gülbahar sultanın,Hümaşah sultanın ve sultanımın oturduğu çardağa oturdum. Issızdı şimdi. Etrafta koşturan çocuklar yoktu. Şen kahkahalar yoktu kulaklarımı çınlatan. Bu sessizlik beni korkutuyordu. İçimi büyük bir keder kaplıyordu. Daha fazla oturamayacağımı anlayınca kalkıp içeri girdim. Mahpeyker kalfa önüme çıktı.
"Hümaşah sultan geldi. Birkaç gece burada kalacaklarmış. Eski dairesini hazırlattım."
Başımı salladım. Zaten o da karşıdan geliyordu.
"Neslişah nasılsın?"
Selam verdim.
"İyiyim sultanım. İyi ki geldiniz. Harem çok ıssızdı."
Gülümsedi. Akşam yemeğini birlikte yedik. Bana yeni sarayını anlattı. Çocuğu olmasını istiyormuş. Ben de tatlı bir bebeği olmasını isterdim. Bütün gece neşeli görünmeye çalıştı ama içten içe onun da endişeli olduğunu biliyordum. Vakit epey geç olunca birbirimize iyi geceler dileyip ayrıldık. Koridorda Eftelya'ya rastladım. Ağlıyordu. Koluna dokundum.
"Ne oldu?" Dediğimde bana baktı.
"Bir rüya gördüm. Herkes ölmüştü. Hünkar,Gülbahar sultan,Hümaşah sultan,Devletşah sultan ve bütün şehzadeler. Bizleri de dışarı attılar. Sokakta karın altında kaldık. Hiç paramız da yoktu."
Yutkunmaya çalıştım. Boğazımda büyük bir yumru vardı.
"Rüyaların tersi çıkar derler. İçini ferah tut. Herkes sağ salim geri dönecek."
Birbirimize sarıldık. Dediğim laflara aslında ben bile tam olarak inanmıyordum. Gece yatakta döndüm durdum. Sultanımı ilk gördüğüm günden son gördüğüm güne kadar düşündüm. Hayatımda gördüğüm en iyi insandı. Çok üzülmesine rağmen prensesi öldür emri bile vermemişti bana. Bekleyeceğim demişti. Hünkar bana dönecek bir gün. İşte o gün onun ne kadar iyi biri olduğunu anlamıştım. Geri dönmesi gerekiyordu. Dönmeliydi. Eğer dönmezse çok üzülürdüm. Kahrolurdum. Derin bir nefes alıp uyumaya çalıştım.

Ertesi gün erkenden kalkıp sultanımın dairesine gittim. Her zaman oturduğu divan boştu. Ne kadar çok isterdim onu orada otururken görmeyi. Kaftanlarını elledim. En çok yakıştırdığım kırmızı kaftanı oradaydı. Ağlamaya başladım. Onu çok özlemiştim. Yıllardır ondan bir an bile ayrılmamıştım. İçeri biri girince gözyaşlarımı sildim. Hümaşah sultan içeriye bakıyordu.
"Ne güzel dairesi. Ferah ve asil. Devletşah'ı ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. Ne kadar masumdu. Daha önce hünkarımızı görmemişti. İlk görüşmelerinde elimi tutmuştu Devletşah. Heyecandan bayılmak üzereydi çünkü."
Gülümsedim.
"Ben onu ilk gördüğümde bu saraya yeni gelmişti. O kadar asil bir şekilde yürüyordu ki kimse onun gibi güzel yürüyemez diye düşünmüştüm. Daha o an kanım ısınmıştı. Sonra Elif hatundan kurtardım onu. Nedimesi olmamı istediğinde mutluluktan uçmak üzereydim. Bir köle gibi değil de dostu gibi davrandı bana. Şimdi dönmezse..."
Ağlamaya başladım. Hümaşah sultan gelip bana sarıldı. Bir süre ağladım. Durulduğumda bana baktı.
"Geri dönecek. İkimiz karşılayacağız onları. Sana söz veriyorum."
Gülümsemeye çalıştım. Bu sözün gerçek olmasını ne kadar çok isterdim.

SULTANIN NEDİMESİ~NeslişahWhere stories live. Discover now