onu özlüyorum

82 7 3
                                    

Evetttt! Merhaba arkadaşlar. Wattpad'i silmem ve Bir süre yüklememem sonucu bu hikayem ve tabiki diğer hikayem "1 kız, 2 hayat" unutuldu. Ama şimdi bi yakınım bana destek verdi ve ben de tekrar yükleyip yazmaya başladım (o kendini biliyor). Tekrardan özür dilerim. Biliyorum okumayacaksiniz ama en azından yarım kalmasın değil mi? Bence kalmasın yani.
Her şey yavaş yavaş çözümlenmeye başlayacak galiba bu bölümde. Şuan aklımda hiçbir şey yok. Doğaçlama yapacağım.  Hadi o zaman başlayalım...
---------- kısa bir süre sonra ------------
(Rosie anlatıyor)
Ah, düğün yapmak ne kadar da zor bir iş! Yani kafam çok dolu. Ross da her şeyi bana bırakıp gitti. Neymiş bu şeyleri kızlar halledermiş. Erkekler sonunda bakar ve onay verirmiş. Öldürecek bu çocuk beni ya!
Yani bi düşünür müsünüz?
Aklınızda tüm bu şeyler var:
İlk önce ikizinize ikiziniz olduğunu nasıl söyleyeceksiniz onu düşünüyorsunuz.
Sonra bir yandan yeni doğan kardeşinizi görmeye gitmeniz gerekiyor. ( Evet annem doğum yaptı ve babam da o çocuğa çok değer veriyor. İsmini de Emre koymuşlar bu arada.) Ve bu çok zahmetli bir şey düğün hazırlıkları arasında.
Tabi ilk önce ikizimle konuşup sonra onunla giderim Türkiye'ye galiba.
Ve düğün ile ilgili her şey. En başta annenizin veya babanızın gelmeyeceği korkusu...
Yani başım böyle şeylerle doluyken bı de Ross'un bir dizide birkaç bölümlük oynamak için şehir dışına çıkması! Tam bir dram yani. İyi ki bizim kızlar var. Onlar olmasa ne yapardım hiç bilmiyorum. En azından beni sakinleştirmeyi iyi biliyorlar. Çünkü elim ayağım birbirine dolaşıyor.
Randy: Canım sen sabahın 7'sinde ne yapıyorsun burada?
Ben: Saat o kadar oldu mu ya?
Randy: Yine gece uyumadım deme sakın!!! Kaç gündür doğru düzgün uyumuyorsun. Düşüp bir yerde bayılıp kalacaksın diye çok korkuyoruz.
Ben: İyiyim ben ya. Sıkıntı yok yani. Sadece Ross gittiğinden beri aklım çok dolu ve bu yüzden uyuyamıyorum.
Randy: Rosie Ross gideli 1 hafta oldu. O zamandan beri toplam kaç saat uyudun acaba???
Ben: Şey, sanırım 12 saat falan.
Randy: Biz seni uyuyor zannediyoruz bir de. Biz uyuduktan sonra ne yapıyorsun?
Ben: Kalkıp genelde aile meselelerimi düşünüyorum. Biraz karışık da durumlar.
Randy: Bana anlatabilirsin. En azından birine anlatırsan rahatlarsın.
Aslında şuan söylemenin tam zamanı diye düşündüm ama Rachel sağolsun engelledi.
Ben: Aslında bir tek seninle konuşa...
Rachel: Günaydın kızlar. Kimin dedikodusunu yapıyorsunuz acaba?
Randy: Rosie'nin bazı ailevi sorunları varmış da. Tam ondan bahsedecektik. Ama sen bozdun. Sen ne diyordun Rosie?
Ben: Neyse ya. Şimdi senin yani ikinizin morali bozulmasın.
Randy: Olsun ya. Anlat sen. 
Veee kurtarıcım Rydel beni kurtardı.
Sana minnettarım Rydel.
Rydel: Günaydın kızlar. Bugün kesinlikle kafa dağıtmaya gitmeliyiz. Hepimizin ihtiyacı var. Hem çifte düğün olacak ya. İşler daha da hafiflemiş olur. O kadar kasma sende Rosie.
Ben: Öyle miiii!!! Benim neden haberim yok???
Rydel: Kızım senin kesinlikle dinlenmeye ihtiyacın var. Daha 2 gün önce Ratliff ve ben gelip sana söyledik ya. Tabi sen dinlememişsin onu anladık.
Ben: Kusura bakma ya. Ailevi şeyler işte.
Deyip göz kırptim. Allah'tan diğerleri fark etmedi.
Rydel: Haaa. Anladım sen ailevi şeyleri kafana taktın. Peki. Ama yine de bugün gidiyoruz değil mi?
Randy: Çok iyi fikir. Hayır kelimesini kabul etmiyorum Rosie.
Ben: Peki. Bana da iyi gelmiş olur.
Rachel: Bu Ryan de dana gibi uyuyor maşallah.
Randy: Saat sabahın 7'si. Normal değil mi? Biz biraz anormaliz galiba.
Rachel: Herkes ona mı uyacak canım. O bize uysun. Hadi gidelim de uyandıralım şu uykucuyu.
Ben: Ya belki kız gece uyuyamadı. Nereden biliyorsun.
Rachel: Ne yaptıysa artık gece?
Rydel: Yuh yani Rachel. Yavaş gel kuzum ya.
Rachel: Tamam ya. Şaka yaptım. Ne hemen kızıyorsun?
Ben: Hadi kızlar ya. Kafam şişti sizin yüzünüzden.
Randy: Aynen. Hadi.
Ryan'in odasına gittik ve onu da uyandırdık. Sonra yukarı çıkıp kahvaltı hazırladık. Hep birlikte hazırlayınca hem çok fazla şey yaptık hem de her şey çabucak hazırlanıverdi. Masayı kurmaya başladığımızda Rydel gidip kalan herkesi uyandırdı. Herkes masaya geçip oturduğunda hâlâ merdivenlere doğru bakıyordum.
Rydel: O burada değil Rosie. Sanırım farkında olmadan onu bekliyorsun.
Ben: Evet ama yokluğu o kadar tuhaf ki. Hele hele masada krep varken.
Rydel: Hadi ama üzme kendini. Evet bizde özlüyoruz ama sonuçta gelmesine 1 hafta kaldı. Emin ol bu hafta o kadar çabuk geçecek ki nasıl olduğunu anlamayacaksın bile.
Ben: Peki ama o nasıl olacak?
Rydel: ilk olarak 1 2 saatlik uykuları düzene sokacağız. Ve her gün farklı farklı şeyler yapacağız. Bu hafta düğün veya aile düşünmek yok. Sadece eğlence var.
Ben: Anlaştık sanırım. Hadi yemeğe geçelim.
Bir süreliğine bu düşüncelerden uzak durmaya ikna etti beni Rydel. Bu kız nasıl bu kadar mükemmel anlamıyorum. Hem güzel. Hem. Bakımlı. Hem düzenli. Hem zeki. Hem çalışkan. Hem de eğlenceli. Hepsini bir arada nasıl yapıyor hiç anlamıyorum cidden. Yalnız bunları düşünürken karnımı çok güzel bir şekilde doğurmuşum. Farkında bile değildim.
Herkes kahvaltısını bitirdikten sonra sofrayı topladık ve nereye gideceğimize karar vermek için koltuklara oturduk. Herkes fikrini söylemeye başladı.
Rydel: Bence kampa gidelim.
Randy: Hayır ya. Bence otele gidelim.
Rachel: bilemedim ki şimdi. Lunapark nasıl?
Ryan: Bu olabilir. Bana da iyi bir fikir gibi geldi.
Ell: Bence hep birlikte bir şarkı yazıp klip çekebiliriz.
Ryland: Ama çok uzun sürmez mi?
Ell: Eğlenceli bir şey yazarız. Klibi de lunaparkta çekeriz. Olmaz mı?
Riker: şimdi onun sırası mı sence? Yani çifte düğün yapacağız. Hem daha Ross yok.
Rocky: Riker haklı. İster istemez uzun sürer. Hem Ross olmadan Hiç kimse iyi hissetmez. Yani bana onu satmış oluruz böyle bir şey yaparsak gibi geliyor.
Sonunda sıra bana gelmişti. Herkes benim ağzımdan çıkacak lafa bakıyordu. Benim düşüncem ise hepsinden sıkıcı bir şeydi. Ama biz eğlenceli hale getirebilirdik.
Ben: Okula gitmeye ne dersiniz?
Rocky: Okul mu? Ben yokum. Haberiniz olsun.
Randy: Aynen ya. Şimdi hiç okul falan çekemem.
Ell: Ben varım. Kendimiz okulu eğlenceli hâle getirebiliriz.
Ben: İşte asıl demek istediğim şey buydu.
Rydel: İyi olabilir. Hem belki okulda yeni birileriyle tanışırız. Bizim için de değişiklik olur.
Rachel: Ben lunaparka gideceğim sanırım.
Riker: Peki. Öyle yapalım biz aşkım.
Ryland: Uzun zamandır arkadaşlarımı görmüyorum. Benim için iyi olur okula gitmek.
Ryan: Evet. Bende bizim kızları çok özledim.
Rachel: Biz sana yetmiyor muyuz???  :D
Ryan : Ya yuh. Olayı başka bir yöne çekmeyi nasıl başarıyorsun acaba???
Rachel: Siz de hiç şakaya gelmiyorsunuz canım.
Ben: 6 kişi mi gidiyoruz yani şimdi?
Rydel: 6 mı? Altıncı kişi kim?
Ben: Sen, ben ,Ell, Ryan, Ryland  ve Ro... Doğru ya. Ross burada değildi.
Rydel: Ay ne güzel işte. Ross'a bakan kızlar falan var mı diye etrafa bakınmana gerek yok. Keyfini çıkar okulun.
Ben: Haklısın. En son onunla gittiğimde kaza olmuştu.
Rydel: Hiç hatırlatma. Oluyorduk hepimiz resmen.
Ben: Neyse ya. Bunu da atlattık sonuçta. Hadi hazırlanıp okula gidelim.
Stormie: Çocuklar nereye gidiyorsunuz bakalım?
Rydel: Ryland, Ryan, Ell, Rosie ve ben okula gidiyoruz. Diğerleri de lunaparka gidiyorlar.
Stormie: Tamam çocuklar. Ben de alışverişe gideceğim. Riker beni lunaparka giderken markete bırakır mısın?
Riker: Tamam anne. Biz hazırlanıyoruz. Hazır olunca sana haber veririz.
Stormie: Tamam canım.
Hemen üstüme bir pantalon ve t-shirt geçirdim ve çıktım. Rydel'in odasına gittim. Çünkü Randy ile ilgili konuşmam gerekiyordu.
Kapıyı tıklattım.
Rydel: Girrr.
Ben: Merhaba.
Rydel: Ne oldu sana böyle?
Ben: Ne olmuş?
Rydel: Neden hiç özenmedin üstüne başına? Gel bakayım buraya.          deyip beni dolabının yanına götürdü.
Ben: Ben böyle iyiyim ya. Yapma lütfen. Hiç havamda değilim.
Rydel: İşte kendini iyi hissetmen için yapıyorum zaten.
Ben: Ya ama Rydel cidden hiç halim yok.
Rydel: İtiraz kabul etmiyorum. Bugün eğleneceğiz. Tamam mı?
Ben: Neden bu kadar inatçısın?
Rydel: Bilmem. İkna yeteneğim iyi sanırım.
Ben: Anlaşıldı. Seninle baş edemeyeceğim. Pes ediyorum.
Rydel: Ne kadar mükemmel bir insanım ya. Herkesi ikna etme gibi bir yeteneğim var.
Ben: Egoyla mı konuşuyorum acaba? Bana arkadaşımı geri ver.
Rydel: Yaaa!!!
Bir kahkaha patlattım. Beni tam 2 saat boyunca odada tuttu. Ölüm gibi bir şeydi resmen. İnsanlar gelip yazıyor musunuz hâlâ diye soruyorlardı. Ben ise evet diye bağırıyordum. İşkence gibiydi. Hele hele saçlarıma şekil verirken. Canımı orada teslim ettim acıdan. Ama her şey bittiğinde çok güzel olmuştum. Kabul etmeliyim Rydel bu güzellik işlerinde de çok iyi. Ben ise eyeliner çekmekte bile zorlanıyorum.
Rydel: Çıkabilirsinn kuzum. İşimiz bitti.
Ben: sonunda.
Rydel: Güzel olmak basit bir şey değil canım.
Ben: Peki peki kızma.
Rydel: Geç kalacağız hadi gidelim.
Ben: Şimdi mi aklına geldi bu?
Rydel: Ya ama ya!!!
Ben: Tamam tamam, bir şey demedim.
Odadan çıktık ve herkes hazır bir şekilde bizi bekliyordu. Biz de gelince herkes ayaklandı ve okula gitmek için arabaya bindik. Yolumuz kısaydı ama çok eğlendik. Hep birlikte şarkı söyledik falan. Sesimin güzel olduğunu söylediler. Hatta Ell bir yeni yazdığı bir şarkıyı benim söylememi istedi ama ben istemedim. Bu kadar işin gücün arasında bir de şarkı söylemek falan. Çok zor iş. Aman neyse. Okula geldiğimizde okulu özlediğimi fark ettim. Çok tuhaf değil mi? Yani Türkiye'deki okullarda okuyup sonra da bu okullara gelince özlemek mümkün olabiliyor. Buradaki okulları seviyorum sanırım.
Gidip derslerimizin ne olduğu öğrendikten sonra sınıflarımıza dağıldık. Dersin ortasında telefonum titremeye başladı. Ross arıyordu. 1 haftanın sonunda beni ilk kez arıyordu. Tabiki telefonu açmadım. Mesaj kısmına girdim.
"Şuan okuldayım. Teneffüste konuşalım." Yazdım ve Ross'a gönderdim. Hemen cevap yazdı.
"Tamam. Bekliyorum. Teneffüste ara beni.
"Tamam. Ararım."
Ve telefonu çantama attım. Ah, bu arada size Ross'un şehir dışına çıktığını söylemiştim. Gittiği yer İngiltere. Bunu söylemeyi unutmuşum.
Bu kadar zaman neden bekledi ki? Yani 1 hafta boyunca hiç aramaması beni sinir etti şuan. Önceden pek umrumda olmamıştı. Çünkü çok meşguldüm.
Teneffüs zili çaldı ve hemen bahçeye koştum ve Ross'u aradım.
Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor...
Evet sonunda açtı.
Ben: Ross...
Ross: Ah! Sesini duymak o kadar iyi geldi ki anlatamam.
Ben: O zaman daha önce arasaydın Ross.
Ross: Saat farkından dolayı seni rahatsız etmek istemedim. Bugün biraz dinlenmemize izin verdiler ve ben de uyumadan önce seni aramak istedim.
Ben: Şuan saat kaç?
Ross: Sanırım 3 civarı.
Ben: Neden bu saatte uyumadın?
Ross: Sesini duymak için. Aslında daha erken aramayı düşündüm ama uyuyorsundur diye bekledim.
Ben: Şu sıralar geceleri pek de uyuyamıyorum açıkçası.
Ross: Neden? Ne düşünüyorsun?
Ben: Randy'yi, kardeşim Emre'yi, annemi, babamın Emre'ye nasıl davrandığını, düğünü...
Ross: Benim yokluğumu pek hissetmiyorsun anlaşılan. Kafam çok dolu gibi. Tabiki seni yargılamıyorum. Sakın öyle anlama.
Ben: Her sabah kahvaltı yapmaya karar verdiğimde aklıma kazınıyorsun. Sonra da hiç çıkmıyorsun zaten. Biliyor musun bugün herkesle birlikte yemek yiyecektik. Kahvaltıyı hazırladık ve herkesi uyandırdık.
Ross: Ne kadar güzel bir şey bu.
Ben: Ben ise ne yaptım biliyor musun?
Ross: Ne yaptın aşkım?
Ben: Merdivenlere baktım. Uzun uzun... Senin gelmeni bekledim Ross. Neden uyanmadı ki hâlâ diye düşündüm. Senin burada olmadığını unutmuşum uyku sersemliğiyle. Sonra Rydel geldi ve bana " O burada değil Rosie" dedi. O an yine içimde bir yokluk hissettim. Büyük bir yokluk. Sen yoktun Ross. Sen olmadığın için ben bir hiçliğin içine düşmüştüm.
O anda yüzümde bir ıslaklık hissettim. Gözyaşları yavaş yavaş yanaklarımda süzülürken sesim titreyerek konuşmaya devam ettim. Onu böyle üzmemeliydim.
Ben: Üzgünüm Ross. Seni de üzmek istemedim. Bir anda ağzımdan dökülüverdi kelimeler. Biliyorum. Beni bırakmayı sen de istemezdin. Belki de sen de beni düşünüyorsun bilmiyorum. Ama ben seni ÖZLEDİM.
Ross: Ben seni her an düşünüyorum. Aklımdan çıkmıyorsun ki. Bazen yönetmen "neyin var senin?" diye soruyor. Cevap vermiyorum. Repliklerime devam ediyorum. Ben de seni çok özlüyorum. Birbirimize o kadar uzağız ki. Bazen neden geldim ki buraya diye soruyorum kendime.
Ben: Böyle söyleme. Bu senin iyi bir şey. Hem her an birlikte olursak nasıl birbirimizi özleriz?
Ross: Her gece 2 kat aşağıda uyuduğunu biliyorum. Sabah uyandığımda seni göreceğimi biliyorum ama yine de odama geçip yatağa yattığımda seni özlüyorum. Yanımda olmadığın için özlüyorum. Senin kokunu alamadan uyumaya çalışmak o kadar zor ki. Ve burada sabah seni göreceğim umuduyla uyanıyorum. Ve gözümü açtığımda seni göremeyeceğimi hatırlıyorum ve hüzünleniyorum. Bir an önce evlenmeliyiz bu yüzden.
Son cümlesini gülerek söylemişti. Ben de gülüyordum. Sonra da hemen
Ben: Her şeyi bozmak zorunda mısın?
Ross: Bu kadar hüzün yeter bence. Artık gülme zamanın gelmişti.
Ben: Peki. Ama öyle konuşman o kadar iyi geldi ki.
Ross: Bak sen ben yokken keyfini çıkar. Sonra gelince benim peşimi bırak artık demeye başlayacaksın. Hem zaten en geç 1 hafta sonra geleceğim.
Ben: Merak etme. Sen gel yeter ki. Ağzımdan benim peşimi bırak gibi şeyler duymayacağına emin ol.
Ross: Seninle konuşmak çok güzel ama o kadar uykum var ki.
Ben: Bir hafta içerisinde toplam 12 saat uyumuş biriyle konuşuyorsun. İstersen böyle cümleler kurma.
Ross: O kadar az mı uyuyorsun. Kesinlikle hemen gelmeliyim.
Ben: Bir an önce. İyi geceler.
Ross: Sana da iyi dersler.
Telefonu kapattım. Sonra etrafa baktım. Kimse yoktu. Hayır ya. Zil çalmış olamaz. Saate baktım. Zil çalalı 10 dakika olmuştu. Bende derse girmek istemiyordum. Bu yüzden okuldan çıkıp karşı caddedeki kafeye gittim ve tek başıma oturdum. Sonra yanıma bir kız geldi. Daha önce hiç görmediğimden eminim.
...: Merhaba. Ben Melissa. Az önce seni okulda gördüm. Ağlıyordun. Ben de yanına gelmek istedim. Oturabilir miyim?
Ben: Tabiki oturabilirsin. Ben de Rosie.
Melissa: tanıştığıma memnun oldum.
Rosie: Bende.
Melissa: Eee. Neden ağlıyordun?
Rosie: Sevgilim İngiltere'de ve ben onu çok özlüyorum. Ona bir şeyler anlatırken farkında olmadan ağlamaya başlamışım.
Melissa: Ah, onu çok seviyorsun galiba.
Ben: Ne zaman olacağına karar vermedik ama evleneceğiz.
Melissa: Bu çok güzel bir şey. Yani önceden bazı şeyler yaşıyorsun. Sonra da bir karar alıyorsunuz ve bunu daha üst bir seviyeye taşıyorsunuz. Sonsuzluğu istiyorsunuz. Onunla olan bir sonsuzluk. Bir gün elbette biriniz ölecek ya da ikiniz de aynı anda öleceksiniz. Bunu bilemeyiz. Ama öleceğinizi bile bile birlikte oluyorsunuz. İşte o an mutluluğunuz, sevginiz ve aşkınız sonsuzluğa yelken açıyor. Çok mükemmel bir şey değil mi? ( Ne kadar güzel saçmaladı bu yazar burada diye düşündüğünüzü tahmin ediyorum. Ama demişti yazar size doğaçlama yaptığını. Buna hazır olmalıydınız dndjdbdjdjsksn)
Ben: Evet. Çok güzel bir şey. Hiç böyle düşünmemiştim. Sen nasıl bilebiliyorsun bunları? Yani o kadar emin konuştun ki.
Melissa: 18 yaşıma girdiğimde sevgilim bana evlenme teklifi etmişti. Doğum günümde hem de. Ben de kabul etmiştim. O gece baya içmiştik. Arabayı orada bırakıp taksiye bindik. Biraz gittikten sonra taksi kaza yaptı. Taksici ve sevdiğim adam, bana o gece evlenme teklifi eden adam, mutluluğumun, sevgimin, aşkımın sonsuzluğa yelken açtığı gün, o öldüğünde yıkıldım. Ben de öldüm dedim kendi kendime. Ama hayat devam etti. İşte o sonsuzluk devam ediyor. O hâlâ burada. Benimle birlikte.
O hâlâ burada derken kalbini göstermişti.
Melissa: anılarım ise burada.
Dediğinde ise başına dokundu. Çok duygulanmıştım.
Melissa: Mutluluğum, ona olan sevgim, aşkım hâlâ devam ediyor. Bu sonsuzluk değil mi?
Ben: Evet. Sonsuzluk.
Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Sonunda konuşmaya başladım.
Ben: Çok zor değil mi?
Melissa: Zor. Evet ama oldu işte. Bende kendimi bir dul ilan ettim. Hâlâ dulum. Halimden de memnunum.
Bunu söylerken gülüyordu. Ben de gülümsedim.
Melissa: Uyumayı sever misin?
Ben: Şu sıralar uyumak çok zor.
Melissa: Ben uyumayı severim. Hem de çok. Çünkü o yanımda oluyor. Biz yine hayatımıza devam ediyoruz uyurken.
Ben: O zaman hemen gidip uyumalıyım.
Dedim ve ikimiz de kahkaha atmaya başladık. Eğlenceli bir kızdı. Uzun uzun konuştuk. Birbirimizin telefon numarasını aldık. Bir ara saate baktım ve biz geleli 2 saat olmuştu. Okul işi de yatmıştı tabi. O sırada da Rydel aradı zaten. Eve gideceklerini söylediler. Ben de yanlarına gittim ve birlikte eve gittik. Eve girince Rydel'in odasına gittik.
Rydel: Nerelerdeydin?
Ben: Bir kızla tanıştım. Onunla birlikte kafede oturup uzun uzun konuştuk. Saatin farkında değildim. Kesinlikle sen de tanışmalısın.
Rydel: Bizim okulda mı?
Ben: Evet. Yeni gelmiş. Adı Melissa.
Rydel: Hmm. Tanımıyorum.
Ben: Yeni gelmiş dedim ya şapşik.
Rydel: Farkında değilim.
Dedi ve gülüştük. Sonra Rydel beni odama götürdü ve uyuyana kadar başında bekledi. Neden bekliyorsun diye sorduğumda ise Ross tembih etti dedi.
--------------------------------------------------------Düğün günü gelmişti sonunda. Ben giyindim ve dışarı çıktım. Annem, babam ve küçük kardeşim Emre gelmişti. Babam benim kolundaydı. Ross ise gözlerini bana dikmiş hayran hayran bakıyordu. Gülümsedim. Sonunda o gün gelmişti. Çok mutluydum. Babam beni Ross'a teslimat etti ve yerine geçti. Ross kulağıma eğilip fısıldadı
Ross: Çok güzel olmuşsun. Her zaman gelinlikle mi gezsen acaba?
Kıkırdadım.
Ben: Sen de fena değilsin.
Dedim. Her zamanki Fasıl geçti ve sonunda evliydik. Korkuyordum. Açıkça söylemek isterim. Çünkü annem geldiğinde bana bazı şeyleri anlatmıştı. Babamın düşmanları olduğu falan. Sonra aklıma Melissa'nın anlattığı şey geldi. Gerçekten korktum. Ya ben de Ross'u kaybedersem diye düşündüm bi an ama hemen bu düşünceyi aklımdan çıkardım. Günün sonunda benim onu değil de onun beni kaybedeceğini kim bilebilirdi ki... Canım yanıyordu. Ağlıyordum. Ross diye bağırdım bir an. Seni seviyorum dedim. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Sonumuz böyle olacaktı demek ki. Son söylediğim şey ise
Ben: Melissa ile konuş. Üzülme
İdi. Rydel uyan uyan diye bağırıyordu. Onun da çok üzüleceğini biliyorum. Keşke elimden bir şey gelse. Ama gelmiyordu. Ben ölüyordum ve Rydel başımda bağırıyordu.
Bi dakika Rydel mı? Rydel ne alaka? Ross olması gerekmiyor muydu? Bir anda acım kayboldu ve gözlerimi açtım. Her şey rüyaymış. Oh be. Çok korkmuştum. Yazık Rydel da çok korkmuş çünkü ağlıyorum şuan. Gerçekten ağlamışım. Melissa haklıymış. Uyumak güzelmiş. Onu görmek güzelmiş. Ama sonunun böyle bitmesi beni hiç ama hiç mutlu etmedi. Umarım böyle devam etmez rüyalarım diye düşündüm.
Rydel: Rosie, iyi misin? Bağırdın. Çok telaşlandım. Kötü bir rüya mı gördün?
Ben: Kabusların en kötüsüydü. Ross'un benden sonra nasıl hissedeceğini düşünmek beni çok kötü hissettirdi.
Rydel: Neden bahsediyorsun? Ne gördün rüyanda? Anlat hemen.
Dedi ve her şeyi anlatmaya başladım. Hikayenin sonuna kadar her şey çok güzeldi. Ama sonuna gelince Rydel resmen dehşete düştü. Ben de anlattıkça kötü oluyordum.
Rydel: Bu nasıl bir kabus böyle?
Ben: Çok tuhaftı. İşin Garibi çok da gerçekçiydi. Sanırım Melissa'nın hikayesi beni çok etkiledi.
Rydel: Neymiş ki hikayesi.
Bir an düşündüm. Anlatsam Melissa bana kızar mıydı. Onu mu arasam acaba. Belki de anlatmak istemez kendisi. Ama mutlu biri o. Her şeye pozitif bakan biri. Bence bir şey demez. Yine de bir sorsam mı. Evet evet sormalıyım. Telefonu elime aldım ve Melissa'yı aradım. Hemen telefonu açtı. Sesi çok tatlıydı. İnsanın içini ısıtıyordu.
Ben: Melissa bir rüya gördüm ve galiba senin anlattıklarından etkilendim. Rydel, yani arkadaşım da senin hikayeni sordu. Ben de sana sormak isterdim. Anlatayım mı? Yoksa sen mi anlatırsın? Ya da anlatmak istmezsin belki.
Melissa: Ben gelsem daha iyi. Hem sen de bana şu rüyanı anlatırsın hem ben arkadaşlarınla tanışırım. Hem de hikayemden bahsederim. Merak etme bu konuyu konuşmaktan çekinmem.
Ben: Oh be! İçim rahatladı. Kafamda o kadar çok düşündüm ki.
Melissa: Kasma bu kadar ya. Neyse, sen bana konum at. Ben de oraya geleyim. Olur mu?
Ben: Tabiki. Hemen atıyorum. Görüşürüz.
Melissa: Görüşürüz.
Dedi ve telefonu kapattım. Hemen konum attım. Ve Rydel'a döndüm.
Ben: Çok iyi anlaşacağınızdan eminim. Çok tatlı biri.
Rydel: Okula gitmek kafanı baya dağıtmış anlaşılan.
Ben: Melissa ile tanışıp konuşmak çok iyi geldi.
Rydel: Bizim yapamadığımızı yapmasını kıskandım ama yine de mutlusun sonuçta.
Dedi ve güldü. Gerçekten kızdı zannetmiştim. Sonunda gülünce rahatladım ve birlikte Melissa'yı beklemeye başladık.

Heyyy. Tekrardan merhaba. Bölümü elimden geldiğince uzun yazmaya çalıştım. Umarım okuyan insanlar olur bu yazıları. Okuyan birkaç kişi bile beni şuan çok mutlu edebilir. Unutmayan insanların olduğunu bilmek. Çok güzel bir duygu olur benim için. Sizleri çok ama çok beklettim biliyorum. Tekrardan özür dilerim. Sizleri çok seviyorum. Şu minik yıldız var ya işte tam sol alt köşede. Gördünüz mü? İşte o. Ona tiklarsaniz beni çok mutlu edersiniz. Bir sonraki bölümde görüşürüz demeden önce çok güzel bir bölüm olmadığının farkındayım. Biraz sıkıcı gelmiş olabilir. Bunu belirtmek istedim. Yeni bölümde görüşürüz. :)

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 29, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ross' la bir ömürWhere stories live. Discover now