“Seni anlıyorum güzelim. Çok iyi anlıyorum hem de. İçindeki yangını gözlerinden görüyorum. Sıkışıp kalmışsın orada. Hem gitmek istiyorsun hem gidemiyorsun. Tamamen kopamıyorsun. Aklında kalbinde buna izin vermiyor.” Sözlerine karşılık veremedim. Doğruluğunu bildiğim için veremedim. Kabul etmiyordum ama aksini de söyleyemiyordum.

“Dünyanın bütün nefretini üzerinde taşırken, bir o kadar sevdiğini çok iyi görüyorum. İkisi senin güzel yüreğine ağır gelmiş. Kaldıramıyorsun ve kayboluyorsun.” Kafamı eğdiğim zaman bir damla gözümden akıp gitmişti. Çoktan kaybolmuştum. Ali tamamen karanlığa gömmüştü beni. Her şeyimi ona koşulsuz teslim ederken şimdi bunun ağırlığıyla kaybolmuştum. Kolum kanadım kırılmış gibiydi. Ve hala aptal kalbim onun için atıyordu. En zor olanı buydu. Asıl beni yıpratan asıl beni karanlığa sürükleyen buydu. Çenemden tutup kaldırıldığında görüş alanım bulanıklaşmıştı. Yine gözlerim dolmuştu. Yine ağlayacaktım.

“Aynı şeyleri bende yaşadım kızım. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Elinden tutulmasına ne denli ihtiyacın olduğunu çok iyi anlıyorum. Bir anne gibi sana sarılmak için geldim ben. Bir nebze de olsa yaralarına çare olmak için.” Ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçarken kollarını sıkıca omzuma sardı ve beni sinesine gömdü. Annemin kokusunu almak istercesine sarıldım ona. Bana onu hatırlatması için. Gerçekten kalbimde ki sızıya çare olması için. Kollarımız sıkılaşırken göz yaşlarım daha da arttı. Gecelerce ağladığım yetmiyormuş gibi şimdi tekrar ağlıyordum. Bitmiyordu ama. Bir türlü tükenmiyordu. Ne kadar ağlarsam da ağlayayım geçmeyecekti. Her geçen gün kalbimde büyüyen bir yara vardı sanki. Ve sancısını tek bir kişi geçirebilirdi. Bana bu acıları yaşatan, beni bu hale getiren kişi sadece ilacımdı. Aptal gibi yine o vardı işte. Kabul etmek istemesem de sadece oydu ilacım. Ama yüzünü gördükçe, ismini duydukça daha da ağırlaşıyordu kalbim. Ondan daha çok uzağa kaçmak istiyordum. Resmen sıkışıp kalmıştım. Ali de sıkışıp kalmıştım. Yalan olduğunu bilsem de, beni kandırdığını görsem de yine de gidemiyordum tamamen. Kopamıyordum. Asıl canımı yakan buydu zaten. Aptaldım ben. Asla akıllanamayacak, kocaman bir aptaldım.
Sırtımı okşayan elle rahatça ağladıktan sonra iç çekişlerim kalmıştı geriye. Ne kadar ağlarsam ağlayayım bitmeyeceğini biliyordum. Virüs gibi daha da çok çoğalıyordu sanki. O yüzden kendimi zorla sakinleştirmeye çalıştım. Bir süre sonra kollarımızı çözünce Asiye teyze yüzümü ellerinin arasına aldı ve yüzüme yapışmış saçlarımı kenara çekerek yüzümü kuruladı. Gözlerim cayır cayır yanıyordu artık. Zor açık duruyorlardı.


“Kendini ne kadar hırpalamışsın böyle kızım. Gözlerinin feri sönmüş resmen. Zayıflamışsın. Yapma böyle. Kendi sağlığına zarar sadece. Sana en çok zarar.” Kafamı iki yana salladım.

“Elimde değil. Kendimi zorlasam da işe yaramıyor.” Ayağa kalkıp beni de kaldırdı.

“Hadi mutfağa geçelim. Ben sana varsa ıhlamur ya da papatya kaynatayım. Hem de özel konuşuruz. Baş başa dertleşiriz biraz.” Kafamı sallarken varlığını unuttuğum Ethem amca konuşmuştu bu sefer. O tamamen aklımdan çıkmıştı.

“Ben aşağı ineyim o zaman. Siz rahatça oturursunuz.” Yerinden kalktıktan sonra yanıma geldi ve alnıma öpücük kondurup kollarımdan tuttu.

“Biz senin aileniz Şule. Ben senin de baban sayılırım. Sadece Ali’nin akrabaları olarak görme bizi. Ne istersen, ne zaman istersen her koşulda yanında oluruz senin. Bu hep aklında bulunsun tamam mı? Her daim senin destekçiniz.” Kafamı olumlu anlamda sallayabildim sadece. Cevap vermek istememiştim. Ya da verecek bir cevabım olmadığından susmuştum. Tekrardan alnımdan öptükten sonra beni bırakıp salondan çıktı. Dış kapının sesi geldikten sonra da Asiye teyze koluma girip hadi dedi. Birlikte mutfağa ilerledik. Seda sürekli bana papatya çayı yaptığından hemen onu çıkardım. Elimden alıp beni sandalyeye oturttu. Gerçekten sadece benim için mi gelmişlerdi acaba? Yoksa Ali’nin konusunu da açacak mıydı? Açmasını istemiyordum. Az önce ki sarılışı iyi gelmişti bana. Çocukça olsa bile sadece annemi istiyordum şu anda. Ve o sıcaklığı verecek tek kişide Asiye teyzeydi. O yüzden sadece bana sarılsın istiyordum. Biraz da olsa annemi hatırlatmasını istiyordum. Onun gücüne ihtiyacım vardı.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now