33. BÖLÜM:"HAYAL DÜNYASINDA MANTIK ARANMAZ"

4.8K 351 123
                                    

Medya: Schubert - Serenade

Sonbahara inat pençelerini ağacın dallarına geçirmiş, solgun ve yorgun yapraklar sanki rüzgarla kavga ediyorlardı. İçini hırsla dolduran rüzgar, bütün kuvvetiyle eserek yaprağı ait olduğu yerden kopartmayı başarmıştı. Savruldukça savrulan yorgun yaprak, ağacın tam dibine düşmüştü; paramparça olmuş bir şekilde. Kulaklarımda uğuldayan rüzgarın sesine daha fazla tahammül edemeyeceğimden, kollarımın arasında tuttuğum kek kabını iyice kavrayarak adımlarımı hızlandırdım. Bedenimi tıpkı yaprak gibi savuran rüzgarı yenmek için hastanenin içine hızlıca koştum etrafta boş boş gezinen insanları itekleyerek. Ve sonunda galip gelen ben olmuştum.

Hastanenin içerisinden gelen kokuları solumamak için bir süre nefesimi tutarak Murat'ı beklemeye başladım. Beyaz ceketiyle kızımı kamufle eden Murat, koşar adımlarla hastanenin içine girdiğinde, gülümseyerek: "Hangi odada çalıştığını biliyor musun?" dedim kurumuş dudaklarımın arasından.

"Yanlış hatırlamıyorsam, üçüncü kattaki sağdaki oda."

Kucağımda sıkıca kavradığım kek kutusuna bakıp gülümsedim ister istemez. Murat, önde ben de onun arkasında asansöre doğru gidiyorduk. Kimseyle göz göze gelmek istemediğimden, bakışlarımı kek kalıbından kaldırmadan yavaş yavaş yürüyordum. Asansörün önüne geldiğimizde, içimdeki heyecanı boşaltmak için derin bir nefes verdim. Az sonra, Mert'i doktor önlüğüyle göreceğimi düşündükçe durup durup gülümsüyordum. Onu özlemiştim. Asansörün kapısı açılınca, korkuyla bakışlarımı Murat'a çevirdim. Ruhu çekilmiş dört beden, alık bakışlarla bir süre bizi inceledikten sonra içlerinden en tıknaz olanı yanındaki görevliye dönüp: "Ben deli değilim." diye tekrar edince, saçlarına rastgele makas atılmış gibi olan esmer adam ise: "Roma'yı ben yaktım." dedi ardından ortalığa küfür gibi bir kahkaha savurduktan sonra: "Benim adım Neron." deyip asansörün içinden elini uzatınca, yanlarındaki nemrut suratlı adam: "Hanımefendi, binmeyecekseniz ayağınızı asansörden çeker misiniz?" der demez aniden ayağımı çektim. Kapanan asansör kapısı, aklımda cevaplanmayı bekleyen sorular eşliğinde ikinci asansörün gelmesini beklemeye başladım. Koridorda koşuşturan, hayaletlerden biri içimdeki korkuyu kamçılamak istercesine aniden bizimle konuşmaya başladı: "Boşuna beklemeyin, asansör bozuk. Diğer asansörün gelmesi uzun sürer. İyi görünüyorsunuz, asansörü kullanmak için bir sebep göremiyorum." dedikten sonra ellerini ceplerine koyup aniden kayboldu ya da ben kaybolduğunu düşündüm, bilmiyorum.

Murat'ın kucağında mızmızlanmaya başlayan Aysima, sıkılmış olacak ki birdenbire ağlamaya başladı avazı çıktığı kadar. Hızlıca merdivenlere yönelen Murat, kızımı sakinleştirmek için yüzünü değişik hallere sokuyordu ve bu durumda kim olsa onun bu haline gülerdi eminim ama Aysima bana mısın demeden sesini yükselttikçe yükseltiyordu.

"Pardon bakar mısınız?"

Sesin geldiği yöne başımı çevirdiğimde, bize seslenenin Alexandre olduğunu anlayınca çarpık bir şekilde gülümsedim. Beyaz önlüğün içinde kaybolan Alexandre oldukça komik görünüyordu. Onu benden bir başkası görmüyordu zaten ne yaptıysam bir türlü ispat edememiştim hala yaşadığına. Şimdi elini merdivenin tırabzanına yaslamış, simsiyah gözleriyle bizi süzüyordu.

"Buyrun doktor bey?"

"Doktor bey mi?" diyerek şaşkın bakışlarımı Murat'a çevirdim. Onu görüyor, sesini duyuyordu. Aman Allah'ım iyileşiyor muydum yoksa? Bu inanılmazdı, Alexandre'yi Murat da görüyordu.

"Onu sen de görüyorsun Murat. Sen de görüyorsun."

Kaşlarını çatan Murat, bir süre düşündükten sonra merdivenin sonundan hala bize bakan Alexandre'ye bakışlarını çevirdiğinde, suç işlemiş gibi başını yere eğdi aniden.

PARANOYAK (BİTTİ)Where stories live. Discover now